Gazetecileri de Basın´ı da Yere Vuran ?Tersine Sansür´?

Gazetecileri de Basın´ı da Yere Vuran ?Tersine Sansür´?

Bir 24 Temmuz ?Gazeteciler ve Basın Bayramı?nı daha kutlayacağız bugünlerde. Yine ?buruk? nitelemesini haberlerde ve tören konuşmalarında sık sık işiteceğiz ve okuyacağız.

 

Bunun nedeni açık: Gazeteci ve basın 21. Yüzyılda bile kimi tehditlerin altında eziliyor. Gerçekleri olduğu gibi ortaya koyamamanın kimi sıkıntılarını yaşıyor. Siyasal iktidarlar ekonomik baskılarla ?istenmeyen? bilgileri kamuoyundan kaçırmanın yollarını arayıp buluyorlar. Buna da şimdilerde post-modern sansür deniliyor. Abdülhamit´in önüne gelen her sakıncalı kelimeye çarpı koyduğu ve gazete sütunlarının bembeyaz çıktığı günlerin ötesine geçildiği bir dönemden geçiliyor. Bu doğru.  Bu işin bir yüzü sadece. AKP iktidarınca olaya bir başka boyut da katılmış bulunuyor ne yazık ki.  Kelimelere çizik atmak ve boş sütunlarla gerçekleri gizlemek ne kadar verimsiz ve etkisiz olmuş ise, kökeni Menderes dönemine giden ekonomik yaptırımlar da nerede ise demode?Öylesine bir ?tersinden sansür? yöntemi çıkmış ki ortaya;  her şeyi yazma, ezber bozma, kurulu düzeni tepetakla etme özgürlüğüne sığınılıp, yalanlar gerçekmiş, yanlışlar doğru imiş gibi gösteriliyor. 

Bugünler ?yanaşık düzen medya erbabının? günü. İktidarın isteklerini, propagandasını, gerçekleri karartma politikasını, ?Vuvuzela? uğultusu halinde  bireylere ve toplum katmanlarına ulaştıran kalemler, ekranlar, gazeteler kendilerince yepyeni bir sansür olgusu sergiliyorlar. Bayramımızı ?buruk? kılan bu gelişme? Yepyeni sansür yöntemi, insanların beynini gerçeklerden soyutlamak, adeta tutsak alıp onlara yeni bir program yüklemek işlevini sürdürüyor. TRT bile uğultu içerisinde, yasaları hiçe sayıp örneğin 12 Eylül referandumunda ?evet? oyu verilmesinin gerekçelerini enjekte ediyor. Ticari kanalları, yandaşlara ikram edilen gazete ve ekranları varın siz değerlendirin artık.

Sansür artık çok şeytani bir silah olmuş, basının çarpık çalışan marifetli kesimince Türk halkını da beyninden kuşatmış, bunun farkında mıyız acaba. Dört yıl önce bu tehlikeye parmak basan bir Yorum´un bugün güncelliğini koruduğunu gördük arşiv taraması sırasında. Bu yüzden ?Basının Onurlu Günleri ve Sansür? başlığı ile 26 Temmuz 2006 günlü Yeni Adana´da yer alan yazımızı, o günden bugüne daha da kötüye gidildiğine dikkat çekerek sunmanın pek de yersiz kaçmayacağını düşünüyoruz.
 

İşte O Yazı:

 ?24 Temmuz Türk basını için önemli bir gündü. İkinci Meşrutiyet´in ilanı ile "sansür" kalkmış, düşünce ve anlatım özgürlüğü yolunda önemli bir dönemeç geçilmişti. Her yıl olduğu gibi basınımız bu günü unutmadı. Meslektaşlarımız olayın anlam ve önemini dile getiren konuşmalar yaptılar. Ancak her ne kadar fiili sansür rejimi artık söz konusu olmasa bile yasalarımızda yer alan çeşitli cezalarla, kısıtlamalarla "oto sansür" baskısının sürdüğünü anımsattılar. Madalyonun bir yüzü bu. Ama diğer yüzünde ise basının başında daha büyük bir dert var. Bu pek fazla gündeme gelmedi, daha doğrusu getirilemiyor.

98 yıl içinde o günün "matbuatı", dünün "basını" ve bugünün medyası, koşullardaki büyük değişimle kendisi de önemli dönüşümlere uğradı. Bir yandan teknolojideki sıçramalar ve çeşitlenmeler, diğer yandan "küreselleşme" nin yarattığı yaygınlık ve rekabetin dayatmaları, sektörü büyük sermayeye muhtaç bir sanayi haline getirdi. Böyle bir durumun basının işlevlerini de başka düzlemlere taşıması kaçınılmazdı. Yüzyıllardır "toplumsal ve kamusal sorumluluk" odaklı hizmet veren sektör, artık piyasa koşullarına ve ticari beklentilere ağırlık vermek zorunda bırakıldı. Görüntülü, sesli olarak ve internet üzerinden kitlelere ulaşmak zorunda kalan yayın kuruluşları, "basılı" tür olan gazetelerin, dergilerin ötesinde işlevler üstlendiler. Eğlence, müzik ve görüntülü haber, yorum çeşitlemeleri, düşünce ağırlıklı ve toplumsal gündeme ağırlığını koyan yapıyı da başka boyutlara aşırdı. Bununla birlikte elbette küresel, kıtasal ve ülkesel boyutlarda kitleleri etkileme potansiyelinin farkına varıldı. İşte büyük "dert" böylece ortaya çıktı.

Denilebilir ki basının (medyanın) bundan yüzyıl önceki "masumiyeti" artık yok. İnançlar, toplum ve politik düşünceler adına girişilen, bu yüzden de zaman zaman "sansür" ezasına uğratılan yayınlar, duruşlar pek söz konusu değil. Yönetime, yönetene karşı başkaldırı nedeniyle zindanlara düşen gazeteci de pek nadir. Bunlar görülse bile, artık basın özgürlüğünü baskı altında tutan yasalar ve kurallar, daha büyük bir tehlikenin yanında aşılamayacak engeller oluşturmuyor. Neredeyse "konjonktürel" denilebilecek arızalar olarak öne çıkıyor. Onun içindir ki 24 Temmuz´u tek boyutu ile anmak yetersiz kalıyor.

Daha büyük tehlike, medyanın "propaganda, dezenformasyon, gerçekleri karartma, beyin yıkama hatta ipnotive etme" potansiyeli kullanılarak psikolojik savaş unsuru haline sokulmasında yatıyor. Ülkemizde bunun ilk belirtileri, yarım yüzyıl önce siyasi iktidarın "besleme basın" yaratma çabaları ve yakın zamanda da holding medyasının ekonomik çıkarlarını koruma amacı ile sahneye çıkarılması ile görülmüştü. Bugün gelinen noktada bu aşamalar geride kalmış, sahneye daha kapsamlı hesaplarla egemen olmak isteyen yeni oyuncular çıkmıştır. Bunlar ülkemizin ulusal çıkarlarını, toplumsal ve kamusal boyutlarda yaratılması gereken duruşları boşa düşürmeye çalışan saldırıları planlayan çevreler ve hatta yabancı güçlerdir. Örneğin Avrupa Birliği konusunda, halkımızı yanlış değerlere şartlandıran yazarları, sözde bilim adamlarını ve politikacıları medya ekranlarında ve sütunlarında piyasaya süren bu odaklardır. Türkiye´nin adım adım etnik ayrışmaya sürüklenmesinde, şeriat düzenine dönüşmüş ve yabancı güdümünde bir ülke haline getirilmesinde medyanın "psikolojik savaş" aygıtı gibi kullanılmasının tüm tekniklerine başvurulmaktadır. İnsanımızın dünyaya bakışı, çevresinde olup biten savaşları algılaması bile bu doğrultuda koşullandırılmaktadır. Örneğin, televizyon haberlerini izleyenler genellikle İsrail´in saldırgan değil, mağdur taraf olduğu izlenimine yönlendirilmektedir. Arada aksini söyleyen görüşlere yer verenler çıksa bile. Medya, genelde temsil ettikleri sermaye gruplarının çıkarları doğrultusunda, politik tartışmalara ve ağır eleştirilere yer verirken bile kamuoyunu tutarsız yayınlara muhatap kılmaktadır. Şu sıralarda bu tabloya medya sektörüne yabancı kuruluşların girme hazırlıkları, olaya "küreselleşme" boyutlarının sakıncalarını da ekleyeceğe benzemektedir.

İki yönden basın büyük zarar görmüştür bu "dert" yüzünden. Birincisi gerçek görevinden, kamusal sorumluluk taşıyarak toplumuna hizmet verme geleneğinden giderek uzak düşmesidir. Duyarsız, "çıkar sağlamayan haber, gereksiz haber" zihniyeti ile yoğurulan genç kuşakların türemesidir. İkincisi ise halkın güvenini, halk adına konuşuyor, yazıyor olma hakkını yitiriyor olmasıdır. "Sansürlü günler" belki acı ve zahmetli günlerdi ama hiç değilse gazetecinin savaşımı okurlarının, toplumun saygısını kazanırdı. Mesleğin onuru ve gerekliliği tartışılamazdı!
25.07.2006


2.TUR ÖNCESİ TARİHE BİR NOT DÜŞMEK

ERDOĞAN, KILIÇDAROĞLU’NUN ADAY OLUP KARŞISINA ÇIKMASINI NEDEN İSTER?

23 NİSAN: EGEMEN ULUS OLMAYI BAŞARDIĞIMIZ GÜN!

LAİKLİK İLKESİNİN 85. YILDÖNÜMÜ’NÜ ANARKEN

GÜNDEM’DE KILIÇDAROĞLU’NUN 'HELALLEŞME' YOLCULUĞU VAR

CUMHURİYET YENİDEN

CHP’NİN İKTİDAR OLMA SORUNU VE ÖTESİ

 TÜRKİYE’YE KARŞI ABD’DEKİ DÜŞMANCA KAKOFONİK SESLER

KONGRE BASKINI DÜZENLETEN BİR BAŞKAN VE ABD’NİN HALLERİ

103. YAYIN YILINA GİRERKEN ‘VAZİYET-İ UMUMİYE’ !

ULUSAL EGEMENLİK İŞLEYİŞLERİNİ 2020 KOŞULLARINDA YENİDEN DEĞERLENDİRMEK...

YEREL SEÇİMLERDE ORTAYA ÇIKAN RİVAYETLER MUHTELİF DE?

KIBRIS´TA ?ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜN´ ASLINDA BU GÜNLER İÇİN ÇÖZÜM OLDUĞUNU ANLAMAK GEREKMEZ Mİ?

TÜRK ULUSU´NUN ULUSAL EGEMENLİK SORUNU İLE SINAVI

YENİ REJİMİN SAKINCALARI CHP´NİN EFSANE MİTİNGLERİNDE NEDEN GÜNDEME GELMEDİ Kİ ?

CHP´DE İKİ YANLIŞTAN BİR DOĞRU ÇIKARMAYA ÇALIŞMAK

CUMHURİYET HALK PARTİSİ´NDE DE RESTORASYON, YOKSA?

İLERİ DEMOKRASİDE ?TAMAM MI, DEVAM MI?´ OYUNU!

ARTIK 24 HAZİRAN SONRASINA BAKMANIN ZAMANI

ASKIYA ALINMAKTA OLAN CUMHURİYET REJİMİNE KİM SAHİP ÇIKACAK?

YALNIZ KALINAN DÜNYA´DA İNGİLİZ´İN İPİNE TUTUNMAK

  • BIST 100

    9809,64%0,96
  • DOLAR

    32,58% 0,30
  • EURO

    35,07% 0,29
  • GRAM ALTIN

    2457,40% 0,88
  • Ç. ALTIN

    3991,84% 0,00
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • Pazar 35.8 ° / 19.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı