GADDARIN MAĞDUR, ZALİMİN MAZLUM OLDUĞU BÜYÜK OYUN

GADDARIN MAĞDUR, ZALİMİN MAZLUM OLDUĞU BÜYÜK OYUN

Her gün gelen şehit haberleri sadece insanlarımızın bireysel trajedilerinin değil, aynı zamanda Türk ulusunun varoluş savaşımının nasıl zaferden yenilgiye dönüştüğünün, zalim ayrılıkçı unsurların nasıl mazlumlar sürüsü haline sokulduğunun ve de AKP iktida

Almanya´nın Köln kentinde Ezidiler ve Kürtler tarafından Türkiye´nin hava operasyonlarının protesto edildiği yürüyüşe katılan HDP Eşbaşkanı Figen Yüksekdağ, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunmuş. 

Milliyet gazetesinde yer alan habere göre Deutsche Welle´ye konuşan Yüksekdağ, PKK ile HDP´nin arasında bir bağ olmadığını söyleyip parlamento seçimlerinde yüzde 13 oy aldıklarını kanıt olarak göstermiş. Daha da önemlisi PKK´nın uyguladığı programın terör olmadığını ileri sürerek şöyle konuşmuş:

?PKK bir halk özgürlük hareketidir. Aynı zamanda demokrasi ve eşitlik mücadelesi veren bir örgüttür. Bizler PKK´nın bu hedeflere ulaşma konusunda başvurduğu yöntemleri onaylamıyoruz. Ancak şunu da kabul etmeliyiz ki, uyguladığı program terör değildir."

Kimileri Eşbaşkan Yüksekdağ´a çok kızıyorlar bu sözlerinden. Gerçeği saptırıyor, PKK´nın Türkiye´yi baştan başa bir savaş alanına çevirmesinde HDP´nin de arka plandaki hesaplarının bulunuşunu inkar ediyor, diyorlar. Elbette haklılar da ama belki yine de ?PKK bir halk özgürlük hareketidir? sözlerinin anlamına yeterince dikkat çekemiyorlar. 

Bu saptama, hele ardından gelen ?demokrasi ve eşitlik mücadelesi´ veren PKK imgesi, Türkiye´nin 2000´li yılların başında bölücü kalkışmaya karşı neredeyse kazandığı savaşımı bugün neden kaybetmekte olduğunun da şifresi olarak görülmelidir.  Ayrıca böyle tersine çevrilmiş bu sürecin tarihimizde bir ilk olmadığının,   Osmanlı´nın çöküş döneminde kanla ve silahla kazanılan kimi savaşların, masa başında nasıl ve neden ağır bir yenilgiye dönüştüğünün de yeniden yaşanmışlığının acı bir örneğidir.

1984´te başladığı kabul edilen PKK gailesi, on binlerce can kaybı ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin inişli çıkışlı mücadelesinin sonucu, bölücü başı Öcalan´ın Türkiye´ye teslim edilişi ile ortadan kaldırılma noktasına getirilmişti.  Ama Ortadoğu üzerinde büyük oyunların senaryolarını hazırlayan Batı emperyalizmi, Türkiye´deki Kürt etnik ayrışmasını bu sonuçla gözden çıkarmaya hiçbir zaman hazır değildi. Çareler arasında öyle bir iktidar yapısına gereksinim duyuyorlardı ki,  bu bir yandan Cumhuriyet kazanımlarını, ulus devlet ve onun ekonomik bağımsızlık arayışlarını tahrip edecek diğer yandan da uluslar arası alanda emperyalizmin bölgemizdeki projelerine ışık yakacak, Anadolu coğrafyasını bu projelerin rahatça uygulanacağı bir alan haline sokabilecekti.

İşte böyle bir iktidar, bir erken seçim katakullisi ile işbaşına 2002 yılında getirildi. AKP iktidarının hüküm sürdüğü aradan geçen 13 yıl içerisinde AB üyeliği projeleri,  bir yandan ulus devlet yapısını ekonomik ve siyasal anlamda darmadağın ederken, bir yandan da ulusal bütünlüğü ortadan kaldıracak sonuçlara yönlendirilen  ?etnisitelere haklar ve özgürlükler sağlama? dayatmalarını gündeme getirdi. Türk Silahlı Kuvvetleri kumpasa getirilip kışlasından çıkamaz hale sokulmasına  koşut olarak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ?silahlı ayrılıkçı güçlere, adıyla sanıyla PKK?ya karşı yürütülmüş olan savaşımlar nedeniyle ?suçlu´ gibi neredeyse özür dilemeye zorlandı.

Terörist unsurlarla uzlaşmaya yönelik ve bu özür dilemeyi içeren Çözüm Süreci diye yürütülen müzakereler Cumhuriyet tarihimizin en zelil dönemi olarak tarihe geçecektir. Neler feda edilmemiştir bu süreçte? Ulusal yapımızı çözülmeye götürecek her türlü güya kültürel ama aslında siyasal nice özerklik hatta bağımsızlık işleyişleri, Anadolu´da değişik halkların varlığını tescil edecek kimi oldubittiler pazarlık masasına sürülmüştür. Oslo´daki gizli müzakerelerde, daha sonra İmralı´da,  paralel etnik kimlikli yapılandırmaya yol açacak mekanizmalara vize verilmiştir. ?Kürt Bölgesi? olarak zımnen kabul edilen coğrafyada terörist unsurlar silahlanmaya,  fiili güçlerini siyasal uzantılar aracılığı ile kullanmaya başlamışlardır. Başbakan yardımcısı Bülent Arınç´ın o dehşet verici itirafında da kaydedildiği gibi, eli silahlı PKK´lılar askeri noktalara selam vererek ortalıkta dolaşmaya kalkışmışlardır.

Bu arada müzakerelerin daha hızlı biçimde yürütülmesini sağlamak amacı ile mevcut anayasal düzene göre suç sayılan bu eylemlere katılan resmi görevlilerin hiçbir cezai müeyyide ile karşılaşmayacağına dair yasal düzenlemelerle  ?peşin aflar´ bile çıkarılmıştır.

Gelmiş olaylar,  Dolmabahçe´de Başbakanlık Ofisinde İmralı´daki terör hükümlüsü Öcalan´ın  o ünlü ON EMRİ´nin tebellüğ edilişine kadar dayanmıştır. Bu belge incelendiğinde ve içeriden çıkarılacak yorumlar ışığında  görülecektir ki,  PKK bir halk özgürlük hareketi gibi hareket etmişti ta baştan beri.  Aynı zamanda demokrasi ve eşitlik mücadelesi veren bir örgütün başında da bu emirleri ortaya savuran terör hükümlüsü Öcalan bulunmaktadır. Bu emirleri tebellüğ edip de gereğini yerine getirmeyenler Türkiye Cumhuriyeti´nin yetkilileridir.

Neden atmosfer değişti, neden bölücü unsurları mağdur, Türkiye Cumhuriyeti´ni ?gaddar´ göstermeye bu denli hevesli AKP ileri gelenleri, birden bire Türkiye Cumhuriyeti Devletinin hiçbir şekilde terk etmemesi gereken ve silahı silahla yok etmeyi içeren mücadeleyi yeniden başlattı? AKP yönetimi, ?Karşılıklı silahsızlanma´ gibisine utanç verici gevşekliği neden terk etti de, PKK´nın bu denli geniş alana yayılan saldırılarını göze alarak silahlara yeniden sarıldı?  Bu soruların yanıtları bu yazının kapsamına sığmayacak kadar geniş ve çeşitlidir takdir edileceği gibi.  Şunları söylemekle yetinmek zorundayız:

Her gün gelen şehit haberleri sadece insanlarımızın bireysel trajedilerinin değil, aynı zamanda Türk ulusunun varoluş savaşımının nasıl zaferden yenilgiye dönüştüğünün, zalim ayrılıkçı unsurların nasıl mazlumlar sürüsü haline sokulduğunun ve de AKP iktidarının Türkiye´nin varlığını tehlikeye atan meşum politikaları nedeniyle tarihte yer alacağı konumunun kahredici tablosunun bir bölümüdür sadece.

Şu satırların yazıldığı sıralarda hükümet kurma görüşmeleri için bir araya gelecek liderler toplantısında Davutoğlu´nun ?kamu düzeninin bozulması ve terörist saldırıların artması? konusunda Kılıçdaroğlu´na ortak hareket çağrısında bulunması bekleniyor. AKP lideri hangi bahanelerle bu trajedideki sorumluluklarını teğet geçecektir, Kılıçdaroğlu da son zamanlarda ?Kürt halkının mağduriyetini´ savunan duruşlarını bir tarafa bırakarak, bir CHP Genel Başkanından beklenen gerçekçi suçlamayla buna yanıt verecek midir? Bunları bilemiyoruz.

 

 


Kostyabit
29.04.2017 23:21:33

2.TUR ÖNCESİ TARİHE BİR NOT DÜŞMEK

ERDOĞAN, KILIÇDAROĞLU’NUN ADAY OLUP KARŞISINA ÇIKMASINI NEDEN İSTER?

23 NİSAN: EGEMEN ULUS OLMAYI BAŞARDIĞIMIZ GÜN!

LAİKLİK İLKESİNİN 85. YILDÖNÜMÜ’NÜ ANARKEN

GÜNDEM’DE KILIÇDAROĞLU’NUN 'HELALLEŞME' YOLCULUĞU VAR

CUMHURİYET YENİDEN

CHP’NİN İKTİDAR OLMA SORUNU VE ÖTESİ

 TÜRKİYE’YE KARŞI ABD’DEKİ DÜŞMANCA KAKOFONİK SESLER

KONGRE BASKINI DÜZENLETEN BİR BAŞKAN VE ABD’NİN HALLERİ

103. YAYIN YILINA GİRERKEN ‘VAZİYET-İ UMUMİYE’ !

ULUSAL EGEMENLİK İŞLEYİŞLERİNİ 2020 KOŞULLARINDA YENİDEN DEĞERLENDİRMEK...

YEREL SEÇİMLERDE ORTAYA ÇIKAN RİVAYETLER MUHTELİF DE?

KIBRIS´TA ?ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜN´ ASLINDA BU GÜNLER İÇİN ÇÖZÜM OLDUĞUNU ANLAMAK GEREKMEZ Mİ?

TÜRK ULUSU´NUN ULUSAL EGEMENLİK SORUNU İLE SINAVI

YENİ REJİMİN SAKINCALARI CHP´NİN EFSANE MİTİNGLERİNDE NEDEN GÜNDEME GELMEDİ Kİ ?

CHP´DE İKİ YANLIŞTAN BİR DOĞRU ÇIKARMAYA ÇALIŞMAK

CUMHURİYET HALK PARTİSİ´NDE DE RESTORASYON, YOKSA?

İLERİ DEMOKRASİDE ?TAMAM MI, DEVAM MI?´ OYUNU!

ARTIK 24 HAZİRAN SONRASINA BAKMANIN ZAMANI

ASKIYA ALINMAKTA OLAN CUMHURİYET REJİMİNE KİM SAHİP ÇIKACAK?

YALNIZ KALINAN DÜNYA´DA İNGİLİZ´İN İPİNE TUTUNMAK

  • BIST 100

    9670,53%0,26
  • DOLAR

    32,52% -0,08
  • EURO

    34,78% -0,23
  • GRAM ALTIN

    2421,67% -0,33
  • Ç. ALTIN

    3982,08% -0,92
  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false