Darbeler Nizami, Demokrasi Gayri nizami, Olur mu Böyle Şey?

Darbeler Nizami, Demokrasi Gayri nizami, Olur mu Böyle Şey?

CHP, 12 Eylül Darbesi´nin 30 yıl sonra söz düellosuna yeniden konu olması sırasında gündeme gelen ?35. Madde? ile ilgili değişikliğin içeriğini dün açıkladı. AKP kanadını memnun etti mi? İlk gelen tepkiler ?Sözlerinden caydılar, hani maddeyi tümden kaldır

Neden gerek duydu Kılıçdaroğlu böyle bir çıkışa? Gerçekten müdahalesiz ve ara rejimsiz dupduru bir demokrasi ülkesi haline gelemeyişimize Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Yasasında yer alan tek cümlelik bu maddenin neden olduğuna inandığından mı? Yoksa kendisini ?darbe paranoyasına? kaptırmış giden iktidar partisinin yersiz korkularını önleyip, askeri daha fazla yersiz soruşturma konusu olmaktan kurtarabilmek için mi? Bir olasılık da Recep Tayip Erdoğan´ın giriştiği havası yarattığı ?demokrasi yarışında? bir adım önde olmak mı hesabı?

Nereden bakarsanız bakınız 35. madde çıkışını ciddi bir temele oturtmakta zorlanıyor kişi? CHP Genel Başkan Yardımcısı Hakkı Süha Okay bu maddenin geçmişini anımsattı. "Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyetini kollamak ve korumaktır" özgün biçimi ile bu hüküm ilk defa 1961 tarihinde ortaya çıkmamış. Bu görev tanımı 2771 sayılı 1935 tarihli yasanın 34. maddesinde de yer almış. İç Hizmet Kanunu 1960 Devrimi sonrası 211 sayılı yasa olarak yeniden düzenlenirken, aynı sözler 1961´de bu kez sıralamada  ?35. madde? adı altında yer almış. Okay,  27 Mayıs, 1971 muhtırası, 1980 darbesi ve 27 Nisan 2007 e-muhtırasında TSK İç Hizmet Kanunu´nun 35. maddesine atıfta bulunulduğunu; bu maddenin darbelere gerekçe gösterildiğini dile getirmiş. Böyle bir gerekçeyi ortadan kaldırabilmek için de maddeye şu değişikliğin getirileceğini açıklamış:

"Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti´ni parlamenter demokratik sistemin işlerliği çerçevesinde ve Anayasa´ya bağlı olarak korumaktır"

İşte bu kadar? Bundan böyle asker kafasına estiğinde kalkıp hükümetleri deviremeyecek, meclisi feshedip ?demokrasiye ?paydos diyemeyecektir. Böyle bir tablo mu öngörülüyor, ya da şimdiye kadar yapılan darbelerde askerler salt bu maddenin sağladığı yetkiyi kullanarak mı hareket etmiş bulunuyorlar? Yasal gerekçe bulunması mı gerekir, darbe yapmak için? Değişiklik mantığı bu sorulara yanıt veremiyor ne yazık ki?

1960´lardan beri ortaya çıkan askeri müdahalelerin oluşum ve yapılış süreçleri öyle karmaşık nedenlere dayalı ki, sorunun bir iki sözcükle çözülebileceğini sanmak, abesle iştigal etmektir. 1960 Devrimi´nin temelinde ?Demokrasiye Paydos´ diyerek Tahkikat Encümeni kuran ve ülkeyi bir dikta yönetimine teslim etmeye kalkışan Menderes rejimi vardır. O günleri yaşamayanlar, ya da yaşadıkları halde gerçekleri saptıranlar, TBMM´ne tanınmak istenen olağanüstü yetkilerle Anayasa´nın askıya alındığını, yaratılan tablonun tam anlamı ile demokrasinin  ?gayri nizami? bir ucube haline sokulduğunu unutmaktadırlar.

12 Mart ve 12 Eylül müdahalelerinin gerekçeleri ise benzerlik taşımakta. O dönemlerde ülke anarşi ve terörün anaforuna kapılmış, sağ-sol çatışmaları yüzünden yurttaşın yaşam hakkı tehlikeye sokulmuş bulunmakta. Çare bulma ve çözüme gitme işi askere bırakılmış, sivil hükümetler de akan kana ve kardeş kavgasına seyirci kalmış durumda. Nitekim 1980 öncesinde Süleyman Demirel ipler sivil otoritenin elinden tümüyle kaçınca, ?Anarşi ve terör hükümetin işi değil, devletin sorundur? demek zorunda kalarak, adeta ?askeri? müdahaleye çağırmakta? Bugün gözyaşları içerisinde 12 Eylül trajedisini siyasal malzeme yapmak isteyenler, tıpkı Menderes rejiminin olumsuzluklarını gözlerden kaçıranlar gibi toplumsal bilinci yanlışlara yönlendirmektedirler.

Ardından neler oldu hep biliyoruz. Özellikle 12 Eylül´de asker, kendisini sadece anayasanın, Cumhuriyet´in değil, halkı ve devleti ile tüm Türkiye´nin koruyucusu ve kollayıcısı olarak gördü. İnsanların yaşama biçimlerinden tutunuz, ülke yönetimine ve Anayasa´sına ?nizamat? vermeye uğraştı. Zira ülkeyi kan gölü olmaktan kurtardığına inanıyordu. Sivillerin tam bir başıbozuk sürüsü olup hiçbir işi doğru yapamayacağı kanısına kapılmıştı.  Bu denli ?denetimsiz? gücün mutlaka aşırılıkları ve saptığı yanlış yollar bulunacaktı. Hatta amacını aşan kimi önlemlerin, ülkenin çağdaşlaşmasının önünü kesecek, hatta 1961 Anayasası ile elde edilen kimi kazanımları zedeleyecek sonuçlara yönelmesi kaçınılmaz olacaktı. Nitekim bu oldu da?

35. Madde bu ?darbeler serüveninde? gerçekten ne rol oynamıştı? Göründüğü kadarı ile askerin ?nizami hareket etmeye dayalı disiplin anlayışı? içerisinde, kimi çelişkileri çözme potansiyeli taşıyordu maddede sayılan görevler. Bu madde olmasa idi, asker müdahalesini yapmayacak mıydı? Ya da bu madde ile temelde ?devletin otorite ve meşruiyet yapısına? başkaldırı özellikleri taşıyan darbelere haklılık kazandırmak olası mıydı? Elbette bu da düşünülemezdi, ama darbeler tarihimiz göstermektedir ki hepsinde askeri yönetimler, 35. maddenin ruhuna sadık kalmaya özen göstermişler ve kendi anlayışlarının elverdiği ölçüde, yönetimi ?sivil ve seçimle göreve gelen  anayasal iktidarlara? devretmekten geri kalmamışlardır. Böylece asker için ?35. madde? bir varılması gereken hedef de oluşturmuştur.

Bütün bu değerlendirmeler ?nizami? hareket etmeye baştan kararlı olan askerlerle ve çoğunlukla müdahalelerin sakıncaları ile  ilgili? Sorunları bir de neden sivillerin başarısız olmuş, hatta duvara toslamış yönetim deneyimleri açısından ele almıyoruz? Neden örneğin Menderes´in anayasal düzeni hiçe sayan icraatlarını ve bunun sonucu olarak ülkenin yönlendirildiği uçurumları gözden kaçırıyoruz? Ya 1980 öncesinde ?demokrasinin? neden tam bir otorite boşluğu yaratan zaaflarını anlamazdan gelerek, 12 Eylül darbesinin sonrası ile uğraşmayı yeğliyoruz.

Sorun da bu eksiklikten çıkıyor zaten. Sivil kesim olarak, anayasal kurum ve işleyişlere başkaldıracaksın, gerekenleri yapmayacaksın; ülkede kamu otoritesine gölge düşürecek, ulusun bütünlüğünü zedeleyen kavgalara çanak tutacaksın; seçimler yoluyla yüklendiğin görevleri kötüye kullanıp, kişisel ve zümresel çıkarlarının takipçisi olacaksın, hukuku hiçe sayıp her türlü denetimden kaçacaksın;  demokrasiyi ?gayri nizami? bir karmaşa tablosuna dönüştüreceksin, yani kendi kendini yönetmekten aciz kalacaksın, ardından boynunu bir vesayet sistemine teslim edeceksin? Sonra da o vesayet sistemini, yani ?nizami olma? kaygısı ile hareket etme çabasında olan askeri suçlayacaksın. Elinden de o ?gerekçeyi? yansıtan bir cümlelik yasa maddesini alıp, ?her şeyi çözdüm? diyeceksin?

Ama başını kuma gömmekten bir adım ileri gidemeyeceksin.

50 yıl geçti açık yüreklilikle bir öz eleştiri yapmaktan aciz kaldık. Şimdi yanıt arayalım şu soruya: CHP´nin 35. maddenin değişiklik önerisinde yer alan ?Türkiye Cumhuriyeti´ni parlamenter demokratik sistemin işlerliği çerçevesinde ve Anayasa´ya bağlı olarak korumaktır" eklentisi, rejimin güvencesi olacak mı? Parlamenter demokratik sistem dediğiniz şey, Anayasal kurallara başkaldıranların elinde gayrinizami bir gidişe yelken açıyorsa, bunun çaresini kimler bulacak? Siyaset erbabı ve en önemlisi halk üstlendikleri yönetim sorumluluklarını sonuna kadar dikkate alıp, Anayasa´yı, Cumhuriyeti ve de Türk vatanını koruyup kollamaya yeterince kararlı mı? Bu sorunun yanıtını veremeden, başımızı dertlerden ve ayaklarımızı prangalardan kurtarmamız olası değil.

 


2.TUR ÖNCESİ TARİHE BİR NOT DÜŞMEK

ERDOĞAN, KILIÇDAROĞLU’NUN ADAY OLUP KARŞISINA ÇIKMASINI NEDEN İSTER?

23 NİSAN: EGEMEN ULUS OLMAYI BAŞARDIĞIMIZ GÜN!

LAİKLİK İLKESİNİN 85. YILDÖNÜMÜ’NÜ ANARKEN

GÜNDEM’DE KILIÇDAROĞLU’NUN 'HELALLEŞME' YOLCULUĞU VAR

CUMHURİYET YENİDEN

CHP’NİN İKTİDAR OLMA SORUNU VE ÖTESİ

 TÜRKİYE’YE KARŞI ABD’DEKİ DÜŞMANCA KAKOFONİK SESLER

KONGRE BASKINI DÜZENLETEN BİR BAŞKAN VE ABD’NİN HALLERİ

103. YAYIN YILINA GİRERKEN ‘VAZİYET-İ UMUMİYE’ !

ULUSAL EGEMENLİK İŞLEYİŞLERİNİ 2020 KOŞULLARINDA YENİDEN DEĞERLENDİRMEK...

YEREL SEÇİMLERDE ORTAYA ÇIKAN RİVAYETLER MUHTELİF DE?

KIBRIS´TA ?ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜN´ ASLINDA BU GÜNLER İÇİN ÇÖZÜM OLDUĞUNU ANLAMAK GEREKMEZ Mİ?

TÜRK ULUSU´NUN ULUSAL EGEMENLİK SORUNU İLE SINAVI

YENİ REJİMİN SAKINCALARI CHP´NİN EFSANE MİTİNGLERİNDE NEDEN GÜNDEME GELMEDİ Kİ ?

CHP´DE İKİ YANLIŞTAN BİR DOĞRU ÇIKARMAYA ÇALIŞMAK

CUMHURİYET HALK PARTİSİ´NDE DE RESTORASYON, YOKSA?

İLERİ DEMOKRASİDE ?TAMAM MI, DEVAM MI?´ OYUNU!

ARTIK 24 HAZİRAN SONRASINA BAKMANIN ZAMANI

ASKIYA ALINMAKTA OLAN CUMHURİYET REJİMİNE KİM SAHİP ÇIKACAK?

YALNIZ KALINAN DÜNYA´DA İNGİLİZ´İN İPİNE TUTUNMAK

  • BIST 100

    10267,1%-0,1
  • DOLAR

    32,28% 0,14
  • EURO

    34,78% 0,09
  • GRAM ALTIN

    2412,09% 0,13
  • Ç. ALTIN

    3895,03% 0,00
  • Salı 24.4 ° / 12.1 ° Güneşli
  • Çarşamba 26.7 ° / 14.1 ° Güneşli
  • Perşembe 28.6 ° / 15.6 ° Güneşli