CHP´Lİ AKKAYA´DAN İŞÇİNİN İŞ AKDİNİN ?FESHE KARŞI KORUNMASI? HAKKINDA KANUN TEKLİFİ
EKONOMİ 22.01.2016 16:34:09 302 0

CHP´Lİ AKKAYA´DAN İŞÇİNİN İŞ AKDİNİN ?FESHE KARŞI KORUNMASI? HAKKINDA KANUN TEKLİFİ

CHP İstanbul Milletvekili Yakup Akkaya; Türkiye Büyük Millet Meclisi´ne İşçinin İş akdinin feshe karşı korunması ile ilgili bir kanun teklifi sundu ve bununla ilgili TBMM´de basın açıklaması yaptı.

CHP İstanbul Milletvekili Yakup Akkaya verdiği kanun teklifi ile ilgili yaptığı basın açıklamasında; Anayasanın 49. Maddesinde düzenlenmiş olan; İşçinin çalışma hakkının temel bir hak olduğu gerçeğinden hareketle, feshin geçersiz olduğuna hükmedildiğinde işe iade kararını verme hakkının işçiye tanınması gerektiğini, bu hakkın işverence yok edilmesine yasa ile olanak sağlamanın Anayasanın ruhuna ve İş Hukukunun özüne aykırı bir düzenleme olduğunu belirtti. 

 

CHP´nin internet sayfasında yapılan duyuruya göre Akkaya; Anayasanın işçiye tanıdığı bu hakkı kullanıp kullanmama tercihinin işverene değil işçiye tanınmasının daha adil bir düzenleme yaratacağını ifade etti.

Akkaya söz konusu yasa teklifi ile iş ilişkisini yeniden kurma hakkı ve işe başlama hakkın kullanma hususunda tercihin işçiye verilmesi yönünde bir kanun teklifi sunduğunu söyledi.

Yakup Akkaya´nın basın açıklaması şöyle:

Son günlerde çalışma yaşamının daha da esnekleştirilmesi adına siyasi iktidar tarafından birçok kanun tasarısı TBMM´ye getirilmektedir.
Gerek imzalamış olduğumuz Birleşmiş Milletler Sözleşmeleri ile Uluslararası Çalışma Sözleşmeleri, gerekse Anayasamızın 49. Madde´sinde belirtildiği şekilde devlet, endüstriyel ilişkiler sistemi içerisinde düzenleyici ve denetleyici olarak çalışma hakkını korumak zorundadır. Bunun için gerekli tedbirleri almak zorundadır.

İş Hukukunun evrensel ilkelerinden en önemlisi de emek sermaye ilişkisinin doğasında bulunan eşitsizlik nedeniyle işçiyi koruma ve işçi lehine yorum yapma ilkesidir.

Hal böyle iken AKP iktidarında çalışma yaşamında yapılan düzenlemelerin ana gayesi olarak ekonomik büyüme ve rekabet gösterilerek, devletin işçiyi,

emekçiyi koruma görevi neredeyse yok edilmiştir.
Kamuoyunda da sıkça dile getirildiği gibi Ulusal İstihdam Stratejisi adı altında, esnek, güvencesiz, 19 yüzyıl şartlarında çalışmak zorunda bırakılan büyük bir emekçi kitlesi yaratılmak istenmektedir.
Güvenceli çalışanlar yerine, yarı zamanlı, güvencesiz, hakları olmayan, sosyal güvencesiz şekilde çalışan kitleler yaratılmaktadır. 

Nitekim hâlihazırda TBMM Genel kurulunda görüşülmekte olan 68 Sıra sayılı torba kanunda kadın çalışanlara yönelik getirilmek istenen doğum halinde yarı zamanlı çalışma hakkı, arkasında daha büyük bir saldırıyı gizlemektedir. Kiralık işçilik sistemi yeniden yasalaştırılmak istenmektedir. 2009 yılında Cumhurbaşkanı tarafından veto edilen bu düzenlemeler, tekrar tekrar ısıtılarak önümüze getirilmektedir. İşçilere ve emekçilere dayatılmaktadır. Kırk satır mı kırk katır mı sorusu sorulmaktadır.

Keza uzaktan çalışma adı altında evde güvencesiz, kuralsız, sağlıksız, sendikasız çalışanlar kitlesi yaratılmak istenmekte, bunun da gerekçesi olarak gelişen teknoloji gösterilmektedir. Birçok sektörde hileli taşeronlaşmayı, kayıt dışılığı körükleyecek olan bu düzenleme, aynı zamanda sayısı 2,5 milyonu bulan yasadışı göçmenlerin bulunduğu bir ülkede kuralsızlığı kural haline getirecektir.

Yüce meclis, yandaş sermaye gruplarının, belli grupların arzuları doğrultusunda dikensiz bir gül bahçesi yaratmaya yönelik bu yaklaşımlar yerine, bu milletin işçilerin emekçilerin gerçek sorunlarına çözüm arayışının merkezi olmalıdır.

İşçilerin emekçilerin çalışma hakkının korunmasının en temel unsurlarından birisi işçilerin iş sözleşmelerinin feshe karşı korunmasıdır. Devletin en önemli görevlerinden birisi bu korumayı etkin bir biçimde hayata geçirmektir. 

Oysa günümüzde bu koruma ne yazık ki gerçekleştirilememektedir. Türkiye´de 2003 yılında yürürlüğe giren 4857 Sayılı İş Kanunu´nda işçinin feshe karşı korunabilmesi için öncelikle 30´dan fazla işçi çalıştıran işyerinde çalışması öngörülmüş, böylece işçilerin % 60´ı bu kapsam dışına çıkarılmıştır.
Ardından, Türk iş hukukuna ?geçerli nedenle fesih? diye tanımlanan yeni bir fesih türü girmiştir. Alman iş hukukundan alınan bu fesih türü, Türk iş hukukuna uyumlulaştırılırken geçerli nedenle yapılmayan fesihleri de geçersiz nedenle fesih olarak tanımlamıştır. 
Bu hallerde de yargı kararıyla feshin geçerli nedenle yapılmadığının tespiti halinde işçinin işe iadesini düzenlemiştir. 
Ne yazık ki, AKP bu kanun çıkarılırken de sermayenin arzu ve talepleri doğrultusunda Kopyala yapıştır mantığında hazırladığı bu kanunu bile doğru dürüst düzenleyememiş, Alman İş Yasasında işçinin feshe karşı korunmasını çarpıtarak almıştır. 

Almanya´dan farklı olarak işçinin feshe karşı korunması davalarında, yaygın adı ile işe iade davalarında, 4857 sayılı İş Yasasının 21. Maddesinin 1. Fıkrası feshin geçersizliğine karar verilmesi halinde işçiye tazminat ödeme ya da işe başlatma konusunda karar verme hakkını işverene bırakmıştır. 
Bu düzenleme İş Hukukunun işçiyi koruyucu niteliğine aykırıdır çünkü işverene yargı kararını dilediği gibi ve çıkarına en uygun düşecek biçimde kullanma hakkını vermektedir. 

Uygulamada yargı tarafından feshin geçersizliğine karar verilerek işçinin işe iadesine karar verildiğinde işe iade kararlarının büyük bir çoğunluğu işverenlerce uygulanmamakta, işçiye işe başlatmama tazminatı verilmektedir.

Dahası, yargı kararlarında genellikle bu işe başlatmama halinde işverenin ödemesi gereken tazminat miktarı 4 aylık ücret tutarında belirlenmektedir. Bu nedenle birçok işveren tazminat ödemeyi tercih etmektedir. Bu nedenle işçinin feshe karşı korunması kanunda yazılı olan ama uygulamada hayat bulmayan bir düzenleyici kural olarak karşımıza çıkmaktadır. 

Nitekim işe iade davalarının sayıları da bunu göstermektedir. TÜİK Adalet İstatistiklerine göre 2013 yılında iş davalarının sayısı 407 bindir. Bunlardan ancak 190 bini sonuçlandırılabilmiş, 217 bini gelecek yıla devredilmiştir. Bu davaların büyük bir çoğunluğu da işe iade davlarıdır. Bu rakamlar her yıl giderek artmaktadır. Artık bu sistem ne yazık ki çalışmamaktadır. Yapılması gereken daha gerçekçi, adil bir sistemdir. Gerçekten koruyucu bir model uygulamaktır. Ama AKP ne yapıyor, Anayasa´nın 36. Maddesinde açık bir biçimde belirtilen adil yargılanma hakkını ortadan kaldırıcı zorunlu hakem uygulaması getirmeye kalkıyor.

İşçinin çalışma hakkının korunması, işçinin iş akdinin feshe karşı korunmasının çeşitli yolları vardır. Türkiye´nin onaylamış olduğu 158 Sayılı ILO Sözleşmesinde de bu yollar açıkça belirtilmiştir.

Bunlardan en önemlisi de tıpkı Almanya´da olduğu gibi yargı kararıyla işe geri dönme hakkıdır. Mahkeme işçinin iş akdinin sosyal yönden haksız görmesi halinde, feshi yapıldığı andan itibaren geçersiz sayılır; iş akdi feshi ihbar hiç yapılmamış gibi devam ediyor kabul edilir. Bununla birlikte, hukuka aykırı biçimde sözleşmesi feshedilen işçi, iş ilişkisinin devamı yerine tazminat isteme hakkına da sahiptir.
İspanya Hukuku´nda fesih işleminin nedenleri ile birlikte yazılı bir şekilde yapılması gerekliliği vardır. Eğer fesih objektif bir nedene dayandırılıyorsa geçerli sayılır. Eğer fesih haklı bir nedene dayanmıyorsa işveren ya işçiyi geri alır; ya da işçiye her çalışma yılı için 45 günlük ancak en fazla 42 aylık ücreti tutarında tazminat öder.

Alman Hukuku´ndaki gibi İtalyan Hukuku´nda da ispat yükü ters çevrilmiştir. 1966 tarihli kanunun 5. maddesine göre işveren feshi ihbarın haklı bir neden ya da haklı bir saikle yapıldığını ispat edecektir.

İtalya´da 15´ ten fazla işçi çalıştırılan endüstri ve ticaret işletmelerinde sadece işe iadeyi öngörmekte ve işverene tazminat ödeme yolu ile işçiyi işe almama hakkını vermemektedir. İşverenin mahkemenin kararına rağmen işçiyi işe almaması durumunda, mahkemenin karar tarihinden, işçiyi tekrar işe alıncaya kadar geçecek süreye ilişkin ücretleri işçiye ödemek zorunda kalacaktır. Bu ücretlere ilaveten işçi en az beş aylık ücreti tutarında tazminat isteme hakkına da sahiptir.

Bunun gibi örnekler çoğaltılabilir.

Ancak, Türkiye´de ne yazık ki bu tür yollar tercih edilmemiştir.

Sebepsiz olarak işten atılan işçi, çevresini ve sosyal ortamını kaybeder. Bu açıdan bu derece geniş bir yetki işverenlere tanınamaz, tanınmamalıdır da. 
İşçinin Anayasanın 49. Maddesinde düzenlenmiş olan çalışma hakkının temel bir hak olduğu gerçeğinden hareketle feshin geçersiz olduğuna hükmedildiğinde işe iade kararını verme hakkı işçiye tanınması gerekir. Adalet ancak böyle tecelli olur.

Bu hakkın işverence yok edilmesine yasa ile olanak sağlamak Anayasanın ruhuna ve İş Hukukunun özüne aykırı bir düzenlemedir. 
Anayasanın işçiye tanıdığı bu hakkı kullanıp kullanmamak tercihi işverene değil işçiye tanımak daha adil bir düzenleme olacaktır. 
Söz konusu Yasa teklifimiz ile iş ilişkisini yeniden kurma hakkı ve işe başlama hakkın kullanma hususunda tercihin işçiye verilmesi yönünde bir kanun teklifi hazırlayarak TBMM başkanlığına sunmuş bulunmaktayız.

Bizler, çalışan kesimlerin gerçek sorunlarının çözümünü, kanayan yaraların kapanmasını, yapısal sorunların çalışanlar, yurttaşlar lehine çözümlenmesi için yasama faaliyetlerinde bulunuyoruz.

-KANUN TEKLİFİ-
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

22.05.2003 tarih ve 4857 Sayılı İş Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifim ve gerekçesi ekte sunulmuştur.
Gereğini saygılarımla arz ederim.

19.01.2016

Yakup AKKAYA
İstanbul Milletvekili

GEREKÇE

2003 yılında yürürlüğe giren 4857 Sayılı İş Kanunu´nda Türk iş hukukuna ?geçerli nedenle fesih? diye tanımlanan yeni bir fesih türü girmiştir. Alman iş hukukundan alınan bu fesih türü, Türk iş hukukuna uyumlulaştırılırken geçerli nedenle yapılmayan fesihleri de geçersiz nedenle fesih olarak tanımlamıştır. Bu hallerde de yargı kararıyla feshin geçerli nedenle yapılmadığının tespiti halinde işçinin işe iadesini düzenlemiştir. Ancak, yapılan düzenleme ile Alman iş hukukundan farklı olarak işçinin feshe karşı korunması davalarında, yaygın adı ile işe iade davalarında, 4857 sayılı İş Yasasının 21. Maddesinin 1. Fıkrası feshin geçersizliğine karar verilmesi halinde işçiye tazminat ödeme ya da işe başlatma konusunda karar verme hakkını işverene bırakmıştır. 
Bu düzenleme İş Hukukunun işçiyi koruyucu niteliğine aykırıdır çünkü işverene yargı kararını dilediği gibi ve çıkarına en uygun düşecek biçimde kullanma hakkını vermektedir. 
Nitekim uygulamada yargı tarafından feshin geçersizliğine karar verilerek işçinin işe iadesine karar verildiğinde işe iade kararlarının büyük bir çoğunluğu işverenlerce uygulanmamakta, işçiye işe başlatmama tazminatı verilmektedir. Dahası, yargı kararlarında genellikle bu işe başlatmama halinde işverenin ödemesi gereken tazminat miktarı 4 aylık ücret tutarında belirlenmektedir. Bu nedenle birçok işveren tazminat ödemeyi tercih etmektedir. Bu nedenle işçinin feshe karşı korunması kanunda yazılı olan ama uygulamada hayat bulmayan bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. 
İşçinin Anayasanın 49. Maddesinde düzenlenmiş olan çalışma hakkının temel bir hak olduğu gerçeğinden hareketle feshin geçersiz olduğuna hükmedildiğinde işe iade kararını verme hakkı işçiye tanınması gerekir. Bu hakkın işverence yok edilmesine yasa ile olanak sağlamak Anayasanın ruhuna ve İş Hukukunun özüne aykırı bir düzenlemedir. Anayasanın işçiye tanıdığı bu hakkı kullanıp kullanmamak tercihi işverene değil işçiye tanımak daha adil bir düzenleme olacaktır. Söz konusu Yasa teklifimiz ile iş ilişkisini yeniden kurma hakkı ve işe başlama hakkın kullanma hususunda tercihin işçiye verilmesi teklif edilmektedir. 

MADDE GEREKÇESİ

MADDE 1: İş Kanunu´nun 21. Maddesinin birinci fıkrasında yapılan değişiklikle İşçinin Anayasanın 49. Maddesinde düzenlenmiş olan çalışma hakkının temel bir hak olduğu gerçeğinden hareketle feshin geçersiz olduğuna hükmedildiğinde iş ilişkisini yeniden kurma hakkı ve işe başlama hakkın kullanma hususunda tercihin işçiye verilmesi teklif edilmektedir.


Harb-İş,“Ücretler yeniden düzenlenmeli “

"YENİLENEBİLİR ENERJİ NASIL TÜRKİYE’NİN ELEKTRİK ÜRETİM KAYNAĞI OLABİLİR"

"Bağımsız olmayan bir Kurulun vereceği karar tartışılır!"

MB Başkanı’ndan enflasyonla ilgili “yol haritası” mesajı

Türkiye, dünya lideri

“İş dünyasının finansmana erişimi kolaylaştırılmalıdır”

TOYP BAŞVURULARINDA SON TARİH 31 AĞUSTOS

Türk Telekom’un “Dijital Türkiye: Yeni Bir Gelecek” temalı Faaliyet Raporu’na 3 ödül

Türkiye’de dijital bankacılığa ilgi artıyor

R+T TURKEY FUARI’NDA HEDEF UZAK PAZARLAR

“TOPLU SÖZLEŞME TİYATROSU SONA ERDİ”

“DEPREM DEĞİL BİNA ÖLDÜRÜR”

Ekonominin kalbi TOBB'da attı

"Emlak zenginleri İstanbul depremi sonrası fakir kalabilir"

Şahin Bilgiç, TOBB Ekonomi Şurası’na katıldı, üyelerinin taleplerini iletti

Dünyaca ünlü çekirdeksiz Sultani üzümde hasat başladı

DÜNYA TAHIL PİYASASINA ‘TAHIL KORİDORU’ ETKİSİ

MYK VE ADASO ARASINDA YETKİLENDİRME PROTOKOLÜ İMZALANDI

"Her 100 kişiden 90’ı Su Yalıtımı Yönetmeliği’nden önce yapılan binalarda oturuyor"

R+T TURKEY FUARI’NDAN İHRACAT SEFERBERLİĞİ

"KRUVAZİYER YOLCU SAYISI % 66,7 ARTTI, FIRSATI İYİ DEĞERLENDİRMELİYİZ"

  • BIST 100

    9716,77%-0,05
  • DOLAR

    32,47% -0,17
  • EURO

    34,91% 0,40
  • GRAM ALTIN

    2434,93% 0,50
  • Ç. ALTIN

    3991,84% -0,04
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • Pazar 35.8 ° / 19.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı