BUGÜN 23 NİSAN: ULUSAL EGEMENLİĞİMİZE EL KONULMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ

BUGÜN 23 NİSAN: ULUSAL EGEMENLİĞİMİZE EL KONULMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ

Ulusal iradeyi temsil ettiği yanılsamalarıyla beslenen ve kişisel otorite tahakkümüne dayalı oldubittilere, benzeri ancak 1930´ların diktatörlükler Avrupa´sının yıkıntıları arasında aranıp bulunabilecek bir dikta rejiminin hayallerine karşı uyanık olmal

Yıllardır 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını değerlendirirken bu sütunlarda Cumhuriyeti`imizi, onun en sağlam temellerinden birisi olması gereken parlamenter demokratik rejimi ve en önemlisi `Ulusal Devlet` yapımızı yıkıntıya uğratacak tehditlerin daha da güçlenmesi karşısında kaygılarımızı dile getirmekten ve bayram coşkusu yaşamayı bir anlamda geri plana taşımaktan kurtulamadık. 

Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti`nin kuruluşunda bu günün önemi çok büyük. Mustafa Kemal Atatürk`ün, yıkıntısının bile altından kalkılmaz bir yük oluşturduğu Osmanlı`yı ortadan kaldırma ve yerine "ulusal egemenliğe" dayalı yeni bir yapı oluşturma stratejisinin ilk adımı da denilebilir kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi`ne. Dolayısı ile olayın sadece "yönetsel" yönünü öne çıkarmak, derinlerde daha da yaşamsal bir dokunun oluşturulmak istendiğini görmezden gelmek, 23 Nisan 1920 günü yaşananları tam kavrayamamak anlamını da taşıyabilir.

İstanbul`da esaret altında çalışamayan Meclis-i Mebusan`ın yerine bir meclisin kurulduğu ve anavatanın bağrında daha etkili ve yetkili olacak bir siyasal mekanizmanın harekete geçirilmiş olduğu doğrudur. Ama bir de "ulus" kavramı vardır ortaya çıkan, hem de "egemenliğini" ilan eden, açıkçası buyuran, buyruğunu yürütebilen, kendi geleceğini tayin etme gücünü elinde bulunduran, dolayısı ile uluslararası hukukta da bağımsız bir gücü bulunan bir `Ulus` da doğmuştur o gün.

Bu ulus, yurdunu işgal eden yabancı güçleri kanı ve canı pahasına kovarken, yüzyıllar süren Osmanlı boyunduruğundan kendisini kurtarmasını bilmiş, kendi kaderine yön verme özgüvenini de kazanmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi işte bu ulusun "buyruklarının" yerine getirileceği bir organ olarak tasarlanmış ve yaşama geçirilmiştir. Yine bu Meclis, Kurtuluş Savaşının zaferle sonuçlandırılmasında, Lozan Andlaşmasının yaratılmasında, ardından Cumhuriyet rejiminin kurulmasında onurlu görevlerini yerine getirirken, bir yandan da Türk Ulusu`nun kendi kendisini yaratmasında önemli bir etken olarak varlığını sürdürmüştü. Türkiye Büyük Millet Meclis`ini ve tarihsel işlevini, sözünü ettiğimiz, "ulusal temel ve kaynaklarından" ayırmanın ve Türkiye Cumhuriyeti`nin de ulus devlet yapısını yok saymaya kalkışmanın olanağı yoktur.

Ancak bu yıl ortaya çıkan tabloda geçmiş yıllara göre daha da kaygı verici gelişmelerle karşı karşıyayız. 1950`li yıllardan bu yana giderek güç ve etki kazanarak ortaya çıkan ve Türkiye Büyük Millet Meclisini sadece "dönemsel siyasal irade" mekanizması olarak göstermek ve öyle kullanmak isteyenler bugün daha da ileri gidip onun işlevlerini, sorumlulukları ve gücünü sonlandırıp Türkiye`yi `tek adamın keyfine göre yönetilen` bir ülke konumuna getirmek üzeredirler. Hatta daha vahimi bugün kuruluşunu bir bayram olarak kutlamaya yöneldiğimiz Türkiye Büyük Millet Meclisi´ni fiilen etkisiz duruma sokacak rejim değişikliği için hızlı adımlar atılmaktadır. Parlamenter rejimin-açıkçası bir bakıma TBMM´nin kendisinin -  yaşanan tüm olumsuzlukların temelinde yattığı türünde sapkın görüşler ulu orta siyaset sahnesinde dolaştırılmaktadır. Bunun yerine ?kişisel bir otoritenin sözde ulusal iradeyi temsil ettiği?, benzeri ancak 1930´ların diktatörlükler Avrupa´sının yıkıntıları arasında aranıp bulunabilecek bir dikta rejiminin hayalleri kamuoyuna pompalanıp durmaktadır.

Daha da ötesi son yıllarda bu yanılsama bir fiili durum uygulamasına dönüşmüş, ülkemizin anayasal dengelerini altüst eden bir zihniyet olarak ülke ve ulus çıkarlarına aykırı düşen kimi düzenleme ve uygulamaların temeli olmuştur. Nerede ise kendilerini "kadir-i mutlak" güç olarak görenler, her türlü anayasal denetimi ve de yargı erkinin bağımsızlığını hiçe sayan açılımlara ve atılımlara yönelmişlerdir. Türkiye Cumhuriyeti`ni kuruluş temellerinden koparan salvolarla vazgeçilmesi düşünülemeyecek ilkeleri, işleyişleri ve daha vahimi Atatürk Devrimlerinin yarattığı çağdaşlık atılımlarını kesintiye uğratacak icraatı, sadece oy üstünlüğü sağlayarak gerçekleştirmeye cüret etmişlerdir. Bu durumun ise "ulusal egemenlik" dinamiklerinin köklü kurum ve kuralları ile açıklanabilir bir yönü yoktur.

Bir başka büyük tehdit de `Ulus Devlet` yapımızın geleceği ile ilgili olarak karşımıza çıkıyor.  Son yıllarda `ulusal egemenlik` sistemini "dönemsel siyasal irade" mekanizmasını "dediğim dedik" yöntemi ile işletmeye çalışanlar ve bunu "ulusal irade" ile eş değer göstermeye kalkışanlar, "ulus" yapısını da hızla erozyona uğratmayı becerebilmişlerdir. "Etnik yapılara" adeta siyasal kimlik kazandıran sözde "demokratik" yaklaşımlarla, ülkeyi "çok halklı ve hatta çok uluslu" bir coğrafya oldubitti`si ile karşı karşıya getirmişlerdir. Bunu yaparken ulusumuzun egemenlik haklarını hiçe sayan kimi yabancı kaynaklı dayatmalara uyumlu olma hesabı içinde olmuşlardır. Bu yanlış hesap son aylarda ülkemizi bir kan gölüne çevirmiş, kentlerimiz yakılmış, yıkılmış, bombalanmış; ulusumuz şehit haberlerinin gelmediği gün geçiremez olmuştur.

 Evet, içinden geçtiğimiz bu dönemde, 23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramını kutlarken, "ulus devlet" yapısının ve de parlamenter sistemin ne denli büyük bir tehdit altında olduğunu görmezden gelemeyiz. Hele "ulusal" temeli olmayan egemenlikten de söz edilemeyeceğini bilerek... Hem de parlamentonun kendisini aciz hale düşürme kararını kendisinin almakta olduğunu seyrederek. Hele getirilmek istenilen, hatta çeşitli etnik grupların, ulusal bütünlük yapısını bozacak boyutlarda,  "özerklik" ambalajı altında  "egemenliği" paylaştıkları bir yapının yaratıldığı hatta bunun silahlı bombalı saldırılarla gerçekleştirilmek istendiği  bir ülke haline sokulmuş olmaya  rıza göstererek!

 


Haber Kaynak : ÖZEL HABER

2.TUR ÖNCESİ TARİHE BİR NOT DÜŞMEK

ERDOĞAN, KILIÇDAROĞLU’NUN ADAY OLUP KARŞISINA ÇIKMASINI NEDEN İSTER?

23 NİSAN: EGEMEN ULUS OLMAYI BAŞARDIĞIMIZ GÜN!

LAİKLİK İLKESİNİN 85. YILDÖNÜMÜ’NÜ ANARKEN

GÜNDEM’DE KILIÇDAROĞLU’NUN 'HELALLEŞME' YOLCULUĞU VAR

CUMHURİYET YENİDEN

CHP’NİN İKTİDAR OLMA SORUNU VE ÖTESİ

 TÜRKİYE’YE KARŞI ABD’DEKİ DÜŞMANCA KAKOFONİK SESLER

KONGRE BASKINI DÜZENLETEN BİR BAŞKAN VE ABD’NİN HALLERİ

103. YAYIN YILINA GİRERKEN ‘VAZİYET-İ UMUMİYE’ !

ULUSAL EGEMENLİK İŞLEYİŞLERİNİ 2020 KOŞULLARINDA YENİDEN DEĞERLENDİRMEK...

YEREL SEÇİMLERDE ORTAYA ÇIKAN RİVAYETLER MUHTELİF DE?

KIBRIS´TA ?ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜN´ ASLINDA BU GÜNLER İÇİN ÇÖZÜM OLDUĞUNU ANLAMAK GEREKMEZ Mİ?

TÜRK ULUSU´NUN ULUSAL EGEMENLİK SORUNU İLE SINAVI

YENİ REJİMİN SAKINCALARI CHP´NİN EFSANE MİTİNGLERİNDE NEDEN GÜNDEME GELMEDİ Kİ ?

CHP´DE İKİ YANLIŞTAN BİR DOĞRU ÇIKARMAYA ÇALIŞMAK

CUMHURİYET HALK PARTİSİ´NDE DE RESTORASYON, YOKSA?

İLERİ DEMOKRASİDE ?TAMAM MI, DEVAM MI?´ OYUNU!

ARTIK 24 HAZİRAN SONRASINA BAKMANIN ZAMANI

ASKIYA ALINMAKTA OLAN CUMHURİYET REJİMİNE KİM SAHİP ÇIKACAK?

YALNIZ KALINAN DÜNYA´DA İNGİLİZ´İN İPİNE TUTUNMAK

  • BIST 100

    9679,80%-1,37
  • DOLAR

    32,40% 0,03
  • EURO

    34,46% -0,02
  • GRAM ALTIN

    2487,23% 0,18
  • Ç. ALTIN

    4085,85% 0,00
  • Salı 29.2 ° / 15.4 ° Güneşli
  • Çarşamba 30.5 ° / 16.6 ° Güneşli
  • Perşembe 31.6 ° / 17.1 ° Güneşli