ABDURRAHMAN KESKİNER İLE RÖPORTAJ
KÜLTÜR SANAT 12.09.2016 10:25:12 6825 0

ABDURRAHMAN KESKİNER İLE RÖPORTAJ

Geçen yıl ki festival zamanında, Yılmaz Güney´in altı yıl yardımcılığını yapan, 55 film gerçekleştiren yapımcı Abdurrahman Keskiner´le sinemamızın 100. Yılı zamanlamasında Yeşilçam ve Yılmaz Güney´li Türk sinemasını konuştuk, anılarını okurlarımız adına d

/resimler/2016-9/27/1030248634305.jpg  ***Adana Film Festivali´nin konuklarından olan bir sinemacı olarak Adana´dasınız Sayın Keskiner; konumuz sinema olduğuna göre hemen şunu sormak istiyorum size? Nasıl başladınız sinemaya, bunun mutlaka bir hikâyesi var.

            ---?Askerliğimi tamamlamış, çiftçilik yapıyordum. Bir gün, pavyondan tanıdığım bir garson heyecanlı bir şekilde koşa koşa bizim eve gelerek, İstanbul´dan misafirlerimin olduğunu söyledi. Misafirlerimin kim olduğunu sorunca da, garson heyecanlı olarak ?Yılmaz Güney?? dedi. O anda ağzımdan çıkan tek sözcük ?Hasiktir?? oldu. ?Yılmaz Güney´in burada ne işi var lan´ dedim. Garson ısrarla yineleyerek, yanında da Erol Taş var deyince, hemen giyinip, kapıda bekleyen faytona binerek, pavyona gittim. Bir baktım ki Yıılmaz Güney? Erol Taş da bir köşede oturuyor? Selam verip, hoş geldiniz dedim. Yılmaz Güney:´Bizi Arif (Keskiner) gönderdi. Osmaniye´de film çekeceğiz de, senin yardımcı olabileceğini düşündük, onun için geldik ve bulduk seni´ dedi? Ben hemen, ?abi hemen eve gidelim orada kalın´ dediysem de, otelde yer ayırttıklarını ve orada kaldıklarını söyledi. Onları otele bıraktım ve yarın gelir sizi bulurum diyerek eve döndüm. Ertesi sabah erkenden otele gittim. Ekip henüz daha gelmemiş; Yılmaz ile Erol aşağıda kahvaltı yapıyorlardı. Sonra birlikte Osmaniye´yi dolaştık. Bazı mekânlara baktı. Benden ne istediklerini sorduğumda ise bir hapishaneye, atlara ve büyük bir çiftliğe ihtiyaçlarının olduğunu söylediler. Sonrasında prodüksiyon amiri Abdullah Ataş ve yönetmen Yılmaz Atadeniz geldi; akşama da Nebahat Çehre´nin geleceğini söylediler. Ekip tamamlanınca ?Dağların Oğlu´ (1965) filminin çekimlerine başladılar. Bu arada Ceyhan´daki, Ökkeş Ağa´nın çiftliğinde çekim yaptılar. Bu çekimler sırasında Yılmaz bir gün bana;´Benim şoför Adana´yı bilmez, sen onunla gidip, filmlerimi çalıştıran Kerim isimli bir arkadaştan bana vereceği parayı alır mısın?´ dedi. Yılmaz´ın şoförüyle birlikte Kerim´e gittik. Kerim, filmler iş yapmıyor diyerekten bana, Yılmaz´a verilmek üzere 300 ya da 500 lira verdi. Sonrasında yine beni şoförle birlikte, kendisine ait senetleri almam için İşletmeci Necdet Kurt´a gönderdi. Yani bu tür işleri yapmaya başladım. Filmde kullanacakları silahları, Osmaniye Atıcılar Kulübü´nden, Özer Güvenç´ten aldım. Sonuçta bir çeşit, filmde gerekli olan malzemeleri bulmaya başladım. Bu arada Yılmaz´la Con´a tarafından kuş avına çıktık. Sonuçta, bu film çevirme sürecinde Yılmaz Güney´le Adana ve civarında 20-25 gün birlikte olduk. Adana´ya, İskenderun´a, Belen´e filan gittik. Aramızda sıcak bir dostluk başladı. Film bitince onlar İstanbul´a, ben de Osmaniye´deki çiftlik işlerine döndüm. Bir süre sonra benim de yolum İstanbul´a düştüğünde yine yolumuz kesişti? İstanbul´daki işlerim sırasında bir gün Şişli´de, durakta otobüs beklerken, bir baktım ki önümde bir araba gelip durdu. Bu Yılmaz Güney´in Osmani´yede tanıştığım şoförüydü. ?Yahu İstanbul´a gelip de bizi niye aramazsın. İlle de seni Yılmaz´ın yanına götüreceğim´ diye tutturdu. Birlikte, Yılmaz´ın çalıştığı Şişli Camisi´nin üstündeki Sohban´ın platosuna gittik. Yılmaz Güney bana ?Hoş geldin´ dedikten sonra; ?Seni bir yere bırakmam, Nebahat da (Çehre) gelecek bu akşam beraberiz´ dedi. Akşam üçümüz yemeğe gittik.  Yemek sırasında Yılmaz bana:?Abi İstanbul puşt, pezevenk dolu, kimseye güvenilecek bir durum yok gardaş´ deyip, benim gibi birisine ihtiyaç duyduğunu söyledi. Bu arada hayranlarının istediği resimleri gönderme gibi, yalnızca kendisiyle ilgili özel işler filan yapacağımdan söz ederek ayda 500 lira maaş verebileceğini belirtti. O zamanlar yapacağım fazla bir iş yoktu. Baktım, bana teklif ettiği para ve iş de fena sayılmazdı ama ben yine de düşünmek için bir süre istedim. ?Olur´ dedi. İstanbul´da yanında kaldığım ablam ve enişteme bu durumu açtığımda, onlar da; ?Osmaniye´ye gidip ne yapacaksın, Yılmaz´la çalış´ deyince, tekrar Sohban´ın platosuna giderek, Yılmaz´a, teklifini kabul ettiğimi söyledim. Böylece Yılmaz´la çalışmaya başladık. Ertesi gün de Yılmaz´ın hayranlarının resimlerini imzalayarak işe başladım. Aradan bir hafta kadar sonra da Yılmaz´la notere gittik. Yılmaz, kendi adına her türlü alım-satım işlerini yapabilmem için bana bir vekâletname verdi. Böylece Yılmaz Güney´in yerine bir Yılmaz Güney daha oldum. İşte onun hikâyesi bu.   

 /resimler/2016-9/27/1032005667365.jpg           ***İlk ve son filmleriniz hangileridir?.. Toplam kaç film çevirdiniz*               

---İlk filmim ?Hedefte İmzam Var? (1971); Cihangir Gaffar-Sevgi Can, Erol Taş, Gülgün Erdem ve Behçet Nacar´la çekmiştim. Son filmim ise; Türkan Şoray, Ekrem Bora, Suzan Avcı, Tanju Korel, Güzin Özipek, Aydın tezel, Hüseyin Zan, BiLal İnci ve Erdoğan Seren´li kadroyla çektiğimiz ?Her Zaman Kalbimdesin? (1994) oldu. Toplam olarak da 55 kadar film yaptım. Ayrıca, yapımcı olarak yine, TRT için sekiz bölümlük ?Hanımın Çiftliği? ile üç bölümlük ?Itri? dizileri ile birlikte Show Televizyon için 15 bölümlük ?Kırmızı Kart Osman? dizilerini çektim.  ***Bu filmleriniz içinde ödül alanlar da vardı değil mi?

---?Hazal?, ?Yılanı Öldürseler? ve ?Muhsin Bey?, yapımcı olarak.

***Ödüllerin sinema ve sinemacıya sağladığı bir yarar oluyor mu?               

---İtibar getiriyor, özgünlük getiriyor; kendini kanıtlamış oluyorsun iyi bir şey yapmakla.  

***Yetmişli yılların sonuna doğru Türk sinemasında hızı kesilen ?seks fur-yası?nın ardından başlayan şarkıcı, türkücülü ?müzikal dönem?e, ya da sinema tarihçilerinin tanımıyla ?Arabesk döneme? de yoğun katkı sağlayan bir yapımcı sınız?  Bu dönemde Adnan Şenses, Emel Sayın, Ela Altın ve İbrahim Tatlıses gibi şarkıcı ve türkücülerle yaptığınız filmler de var. Hatta İbrahim Tatlıses´i ilk keşfeden sizin olduğunuz söyleniyor?           

/resimler/2016-9/27/1032523480885.jpg***İbrahim Tatlıses´i pavyondan alıp İstanbul´a götüren benim. Dört film çektim İbrahim Tatlıses´e. 

---Bugün 100. yılını kutlayan Türk sinemasının yerini nasıl buluyorsunuz; geçmişle karşılaştığınızda nasıl bir sonuç elde ediyorsunuz?                                

***Sinema değil de teknoloji çok değişiyor. Bunlarla istediğin ebatta 5 kişiyi 5 bin kez çoğaltabiliyorsun, bunun gibi şeyler? Eskiden milletin eğlencesi yalnız sinemaydı. Ya evde oturup radyo dinleyeceksin, ya da sinemaya gideceksin. Şimdi artık birçok kanallarıyla televizyon var, internet var, cep telefonundan istediğin yerden izliyorsun. Şimdi daha geniş imkânlara sahipler sonuçta. Hollywood ne kullanırsa onu kullanıyorlar. Bizim zamanımızdaböyle bir şey yoktu. Atatürk´ü çeken kamerayla film çekiyorduk.                                                          

/resimler/2016-9/27/1033231919002.jpg*** Türk sinemasının dünya sineması içindeki yerini nasıl buluyorsunuz?   

---Çok zor dünya sinemasının içinde olmak, çok zor? Birkaç filmin ödül almayla Türk sineması dünya sineması içinde olunmaz. Nuri Bilge Ceylan´ın ödül aldığı birkaç film var, başka şey yok. Yeşilçam filmleri de Türkiye için çekilmiş filmlerdi. Yeni neslin elinde imkân yok, para yok. Üniversitelerin hemen hemen hepsinde sinema bölümleri var. Burdan mezun olanların film çekmesi lazım. Eee? filmi nasıl çekecek? Yeşilçam´ın dönemi bitti; yeni kuşağın, gençlerin dönemi var şimdi, genç sinemacıların. Her mesleğin elli yılda bir devri değişiyor ve bu yeni dönemde genç kuşak var şimdi. Biz lisan bilmeden film yapıp, pazar bulmaya çalışıyorduk. Yeni nesil 3-5 lisan biliyor. Daha iyi film yapmaları lazım.      Bir de sansür konusu var tabii? Biz film yapmadan önce sansürle uğraşıyorduk. Eskiden filmi jandarma, polis suçluyor, yakalatıyordu. Şimdi öyle bir şey yok.                                 

***Altın Koza´nın Türk sineması içindeki anlam ve önemi hakkında düşündükleriniz nelerdir?

---Türkiye´de yapılan en önemli festivallerden biri Altın Koza. Türk sinemasına da yararı var, sinemacılara da. Tam anlamıyla evrenselleştiğinde de çok daha yararlı olacaktır. Altın Koza Film Festivali, Adana halkını da öteden beri sinema ile tanıştıran bir köklü etkinliktir. Eskiden Anadolu´da sanatçıya ulaşması çok zordu. Çok özel şeyler çekilirdi. Altın Koza festivalinde de seyirci de sinemada gördüğü oyuncuyu Altın Koza´da görüyor. Ben İstanbul´da Muhterem Nur´u ilk gördüğümde beş kez gelip gelip geçtim yanından. O zaman  Beyoğlu Lisesi´nde okuyordum.

/resimler/2016-9/27/1034162076245.jpg***Yapmak isteyip de yapamadığınız film oldu mu?  

---İsterdim ki ?Demirciler Çarşısı Cinayetini?, ?Ortadirek?i, ?Binboğalar Efsanesini? çekeyim.         

***Yaşar Kemal´ın dev romanları. ?Demirciler Çarşısı Cinayeti?i sizin ailenin romanı değil mi? Önemli bir kahramanı amcanızdı.            

---?Demirciler Çarşısı Cinayeti?  bizim ailenin kan davası hikâyesi. Roman kahramanı olan Derviş, amcam Jandarma Memet´tir. Yaşar Abi o zaman bizim çiftlikte çalışıyordu. Yıllarca kan davasının içinde olduğundan, edindiği bilgilerden de yararlanarak romanını yazmış. Amcam Jandarma Memed Kurtuluş Savaşı´nda Fransızlara yaptığı sık baskınlarla ağır zayiatlar verdiren bir Kuvvayi Milliyecidir aynı zamanda.                         

***Yıllarca Yılmaz Güney´in asistanlığını yaptınız?                                      

---Altı yıl. 65´den 75´e kadar? Dadaş filme ortak olduk. ?Kızılırmak Karakoyun?, ?Hudutların Kanunu?, ?Kozanoğlu? gibi 10 filmdi. Yılmaz´ın yönetmen olarak yaptığı filmler de var ama başkalarının ismi yazılı taa ?Seyyit Han?a kadar. ?Seyyit Han?, ?Pire Nuri?, ?Aç Kurtlar?, ?Bir Çirkin Adam?, ?Umut?, ?Ağıt?  gibi Güney Film´e kadar.                    

/resimler/2016-9/27/1034531452041.jpg***Neden ayrıldınız Yılmaz Güney´den? Ayrıldıktan sonra da bir pişmanlık duydunuz mu?

---O günün şartları öyle gerektirdi. Pişmanlık şöyle duydum? Ben Yılmaz´ın yanında olsaydım yüzde bin Yumurtalık´daki olay yaşanmazdı.

***Yılmaz Güney ve Türk sineması deyince kaç cümleyle özetlerdiniz?..      

---Yılmaz Güney sinemada doğup, sinemada ölmüş bir adam? Komple bir sinemacı? Senarist, yönetmen, oyuncu, yapımcı. Sanki anası onu sinema için doğurmuş bir insan gibi kabul etmek lazım. Yılmaz Güney´in pursantaj memurluğu yaptığı dönemi de hesaba katmak lazım.         

***Yılmaz Güney şiir ve öyküden gelen bir edebiyatçı? Şiir üzerinde derinleşmemiş sanıyorum ama öykü ve yazıları dergilerde yayınlanmış. Orhan Kemal Roman Ödülü alan ?Boynu Bükük Öldüler?le (1972) öykücülüğünden kaynaklanan romancılığını zirveye taşımış ki, bundan da en çok yeteneksel anlamda sineması yararlanmış.

---Eskiden Adana Erkek Lisesi´nde okuyanların hepsinin, hepsinin ama o dönemde Adana´da çıkan dergi ve Yeni Adana gibi gazetelerde şiirleri yayınlanırdı. Bu bir yarış gibiydi o dönemde böyle dergi ve gazetelerde şiir, yazı yayınlatmak. Bunların içinde Mazlum Göknel, Okan Baykara gibi 7-8 kişi vardı hatırlayabildiğim kadarıyla o dönem Adana Erkek Lisesi´nde okuyan.           

***Ayrıca, Yılmaz Güney ve Türk sineması deyince akla ne geliyor?... Yılmz Güney´in Türk sineması adına anlam ve önemi için ne diyeceksiniz?          

---Yılmaz Güney´den önce, Yılmaz Güney´den sonra Türk sineması diye bahsediliyor. ?Umut? Türk sinemasının dönüm noktası? ?Umut?tan önce, ?Umut?tan sonra da deniyor Türk sineması için.         

***Beğendiğiniz sinemacılar kimlerdir?                                                                    

---Türk sinemasında bir Metin Erksan, Lûtfi Akad ve Atıf Yılmaz, Türk sinemasının gelmiş geçmiş en iyi yönetmenleridir. Yaptıkları işlerde başarılı olmuşlardır. Yabancılardan da Spilberger´dir. Yurt dışı sinemalarında en iyi aşk filmi, tarih filmi vb. bölümler vardır, yönetmenleri onlara göre ayırmak lazım aslında.

***Abdurrahman Ağabey zaman ayırdınız, çok teşeşkkür ederim. Son olarak şunu söylemek isterim? Yılmaz Güney´le yıllarca birlikte çalıştınız? Bir hatıranızla röportajı kapatalım istedim. Hatta bu, Nebahat Çehre´nin başındaki bardağa gerçek tabanca ile ateş etme olayı var? Tanıklığınız var mı bu konuda? Gerçekten yaşandı mı böyle bir olay?

---Ben ilginiz, güzel ve derinlikli çalışmanız için teşekkür ederim. Adanalı hemşerilerime, sanatseverler okurlarınıza selam ve sevgiler sunarım? Yılmaz Güney´in olaylarına gelince? Yılmaz Güney´in hayatında böyle olaylar yaşandı? Daha önce de yine Bolu´daki ?Kovboy Ali? filmi ile Ş.Urfa´daki ?Hudutların Kanunu? filmlerinin çekimlerinde lokantalarda aynalara ateş etti. Daha başka olayları da oldu. Nebahat Çehre´´nin başındaki bardağa silahla ateş edip kırma olayını da anlatayım? Yılmaz askere giderken ortak olduğumuz Dadaş Film´e ?Eşrefpaşalı? filmini çekiyoruz. Yıl 1966? İzmir´de çekimlerine başladığımız filmi İstanbul´da çekip bitirmiştik. İstanbul´daki çekimlerinden birini de, şimdi Doğanay Gazino´sunun bulunduğu yerdeki köşkte çektik. Çekimler yapılırken, Yılmaz arabayı alıp sete getirmemi söyledi. Arabanın bagajında üç tane silahımız vardı? Bir çifte, bir süper poze, bir de altı 35 atan Flober tüfeğimiz. Yılmaz, çekimler sırasında bana:´Flober al gel´ dedi. Önce kamerayı yerleştirdi, sonra da Nebahat´in (Çehre) yanına giderek, ?Şuradaki bard ağı al, karşıdaki duvara git, sonra da bana dön ve bardağı başına koy dedi. Nebahat büyük bir şaşkınlıkla, ?Anlamadım´ dedi. Ama Yılmaz ısrar etti. Olur olmaz derken Nebahat çaresiz, dediğini yapmak zorunda kaldı ve duvarın önüne gidip bardağı başına koydu ama korkudan ağlamaya da başladı. Setteki herkes bunun bir şaka olduğunu sandı ama iş ciddileşince nefesler kesildi. Herkes dehşet içinde Yılmaz´a bakmaya başladı. O gayet sakindi. Yalnızca kameraya ?motor´ dedi. Kamera çalışmaya başladığında, Nebahat´in yüzü bembeyaz oldu, gitti gidecek. Yılmaz nişan aldı, Nebahat ağlıyor. Tetiğe bastı, kurşun ıskalayıp gitti. İkinci kez tetiğe bastı, bu kez Nebahat´ın başındaki rakı bardağı kırılmıştı. Nebahat koşarak Yılmaz´a sarıldı ve sonra da ağlamaya başladı. Orada bulunanların içinde Tuncel Kurtiz de vardı. Sette herkes derin bir oh çekerken, Yılmaz Güney dönüp, Erol Günaydın´ın elinde bulunan bira bardağına da ateş ederek kırdı.

Cumali Karataş


Haber Kaynak : ÖZEL HABER

“STOA FELSEFESİ VE TARSUS'TA STOACILIK”KİTABI ARATOS YAYINLARI’NDAN ÇIKTI

ADANA ALTIN KOZA FİLM FESTİVALİ KISA FİLM FİNALİSTLERİ BELLİ OLDU

ADANA’DA BAĞLAMA GÜNLERİ’NİN İKİNCİSİ GERÇEKLEŞTİRİLİYOR

Düş ve Gerçek Arasında Çareli Çaresiz Çizgiler Kitabı

Sanatçı Selva Özelli Solo Sergisi ile ABD’de

“Doktordan Az Kullanılmış” bu defa bir kitap adı

HÜSEYİN SÖZLÜ, "AĞUSTOS AYI TÜRK'ÜN ZAFER AYIDIR"

İZMİT ALTIN PİŞMANİYE ÖDÜLLERİ SAHİPLERİNE VERİLDİ

ALTIN KOZA FİLM FESTİVALİ ‘’BELGESEL FİLM YARIŞMASI’’ FİNALİSTLERİ BELİRLENDİ

EMEKLİLERİN YENİ ADRESİ ‘EMEKLİ KÜTÜPHANESİ’

İZMİR KULLUK İLE TANIŞIYOR

ALTIN KOZA FİLM FESTİVALİ ULUSAL UZUN METRAJ FİLM YARIŞMASI FİNALİSTLERİ BELLİ OLDU

“Soul Müziğin Diva”sı Imany, 7 Eylül’de Türkiye’de

‘ÇOK YAŞA CUMHURİYET’ ÖDÜLLÜ BESTE YARIŞMASI BAŞVURULARI İÇİN SON HAFTA!

TÜRK RESSAMLARIN LONDRA ÇIKARMASI!

YILDIZ TOZU KARAKTER ANALİZLERİ

"ZAFERİN RENGİ" GÜÇLÜ OYUNCU KADROSU İLE ÇEKİMLER İÇİN GERİ SAYIMA BAŞLADI!

Büyükşehir ve YEDAM’dan bağımlılıkla mücadelede iş birliği

AVRUPA HAREKETLİLİK HAFTASI’NDA TÜM TÜRKİYE "ŞEHRİNİ KEŞFEDECEK- GELECEK ENERJİSİNİ KORUYACAK!”

12. ULUSLARARASI İZMİT PİŞMANİYE, MÜZİK ve DANS FESTİVALİ,25-27 AĞUSTOS’TA

‘’20. GELECEĞİN SİNEMASI’’ YARIŞMASININ JÜRİ ÜYELERİ AÇIKLANDI

  • BIST 100

    9079,97%3,10
  • DOLAR

    32,35% 0,15
  • EURO

    34,93% -0,09
  • GRAM ALTIN

    2322,96% 0,18
  • Ç. ALTIN

    3843,45% 0,00
  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • Pazar 28.3 ° / 15.7 ° Güneşli