YETKİ KANUN TASARISI TBMM´DE KABUL EDİLDİ
SİYASET 11.05.2018 14:07:21 500 0

YETKİ KANUN TASARISI TBMM´DE KABUL EDİLDİ

6771 sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Çeşitli Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Konusunda Yetki Kanun Tasarısı TBMM Genel Kurulu´nda kabul edildi.

 Kabul edilen tasarıda, 16 Nisan 2017´de yapılan referanduma ilişkin bazı düzenlemeler yapılıyor. Kamu kurum ve kuruluşlarının görev ve yetkileri düzenleniyor. Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde yer alan tüzük, Bakanlar Kurulu, İcra Vekilleri Heyeti Kararı, Bakanlar Kurulu Kararı, Bakanlar Kurulu Yönetmeliği, Hükümet, Başbakan, Başvekil, Başbakanlık, Başvekalet, sıkıyönetim, nizamname, Kanun Tasarısı gibi ibareler değiştiriliyor veya yürürlükten kaldırılıyor. 

TBMM Genel Kurulunda, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Çeşitli Kanun ve KHK´lerde Değişiklik Yapılması Konusunda Yetki Kanunu Tasarısı´nın görüşmeleri sırasında hükümet adına söz alan Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, TBMM´nin anayasada köklü reformları içeren önemli değişiklikleri Ocak ayında kabul ettiğini söyledi. 

Söz konusu değişikliklerin 2017 yılının Nisan ayında halkın onayına sunulduğunu, yapılan referandum sonucunda da Türk halkının parlamenter hükümet sisteminden Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi´ne geçişi onayladığını ifade eden Bozdağ, şöyle konuştu: 

"Esasında bu anayasa değişiklikleri Cumhuriyet´in ilanından bugüne anayasamızda yapılan en köklü değişikliklerin başında gelmektedir. Türkiye, bundan sonra artık yeni anayasanın öngördüğü esaslar çerçevesinde yönetilmeye devam edecektir. Bugüne kadar parlamenter sistem çerçevesinde yönetildik, yasama-yürütme ilişkileri parlamenter sistemin nitelikleriyle uyumlu olacak kısımları, olmayacak kısımlarıyla beraber ama özünde parlamenter sisteme göre yerine getirildi. 

Yeni sistem esasında yasama ve yürütmenin tam ayrılığını, birbirine karşı tam bağımsızlığını ortaya koymaktadır. Yeni sistem yürütme yetkisinin doğrudan halk tarafından verilmesini, aradan parlamentonun çıkarılmasını, iktidarın, parlamentonun güvenoyuna değil de halkın güvenoyuna dayanmasını emretmektedir." 

Bozdağ, yeni sistemin, yasamayı güçlendirdiğini, milletvekillerini parlamenter sisteme göre daha etkin hale getirdiğini, yasama faaliyetlerini münhasıran TBMM´ye, yasa teklifi verme yetkisini de bütçe kanunu hariç tamamen milletvekillerine devrettiğini anlattı. 

Milletvekillerinin bugünkü sisteme göre oldukça güçleneceğine işaret eden Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü: 

"Yasama da tam anlamıyla etkin bir aktör haline getirilmektedir. Yasama denetimi de aynı şekilde etkin bir şekilde parlamento tarafından yerine getirilecektir. Aynı şekilde yeni sistem toplumdaki kutuplaşmayı da ortadan kaldıracak özelliklere sahiptir. Nitekim yeni sistem vesilesiyle yapılacak ilk seçimde, siyasi partilerin seçim öncesi ittifak kurması, ittifak adı altında seçimlere girme iradeleri bu sistemin partileri birbirlerine yaklaştırdığını, birlikte seçim faaliyetine, birlikte milletin önüne çıkma iradesine teşvik ettiğini göstermektedir ki bu da son derece önemlidir. 

Bu sistemin yürürlüğe girmesinden sonraki süreçte hem bizim siyasal kültürümüzde hem demokrasi kültürümüzde çok önemli değişiklikler olacaktır." 

Bozdağ, anayasanın halk tarafından kabul edilmesi üzerine bazı maddelerin hemen yürürlüğe girdiğini söyledi. 

"Cumhurbaşkanının partisiyle ilişiği kesilir." ifadesinin metinden çıkarıldığını vurgulayan Bozdağ, bunun üzerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan´ın partisine döndüğünü hem Cumhurbaşkanı hem de AK Parti Genel Başkanı olarak görevini yürütmeye başladığını dile getirdi. 

Seçim takviminin başlamasıyla beraber yürürlüğe girmesi öngörülen hükümler bulunduğuna işaret eden Bozdağ, "Takvim başladı ve bunlar da yürürlüğe girdi. Siyasi Partiler Kanunu ve seçim kanunlarında uyum maksadıyla önemli değişiklikler hayata geçmiş oldu. İkinci kısımda anayasa değişiklikleriyle ilgili olarak yürürlüğe girdi. Şimdi en önemli kısım, esasında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi´nin yürürlüğe girmesi için artık gün sayıyoruz. Anayasamızın ilgili maddeleri birlikte tetkik edildiği takdirde yeni hükümet sistemi bütün gerekleriyle, kuralları ve kurumlarıyla beraber seçimden sonra cumhurbaşkanının TBMM Genel Kurulunda yemin ettiği gün yürürlüğe girecektir." değerlendirmesinde bulundu. 

Bekir Bozdağ, yeni sistem yürürlüğe girerken mevcut mevzuatta anayasanın kabul ettiği bu düzene göre düzenlemeler yapma zaruretinin de ortada olduğuna dikkati çekti. 

Hükümetin ve parlamentonun, anayasa değişikliğinin kabulünden sonra geçen sürede bazı çalışmalar yaptığını, hükümet olarak mevcut mevzuatın tamamını taradıklarını anlatan Bozdağ, şunları söyledi: 

"Baktığımızda şu anda uluslararası anlaşmalar hariç, yürürlükte 879 kanun ile 80 KHK bulunmaktadır. Bunların tamamının incelenmesi sonucunda 521 kanunda değişiklik yapılması zarureti ortaya çıkmıştır. Ayrıca, 40 KHK´de değişiklik yapılması zarureti vardır. Yürürlükten 2 bin 483 maddenin kaldırılma zarureti var, 2 bin 470 maddede de değişiklik öngörülmektedir. Bazı ibarelerin yasalarımızdan çıkarılması, bazı maddelerin yürürlükten kaldırılması yapılırken bazılarında uyum maksadıyla değişiklikler yapılma zarureti ortadadır. 

Bunların kısa sürede tamamlanması, TBMM´nin huzuruna getirilmesi takdir edersiniz ki kolay bir iş değildir. Hükümetimiz 16 Nisan gelmeden önce halk oylamasının sonucunu öngördüğü için bakanlıklar faaliyetine başlamış, bu çalışmalar büyük bir titizlikle yürütülmüştür ancak seçimlerin öne alınması nedeniyle parlamentoda geniş anlamda tartışma fırsatı ortadan kalkmıştır. O nedenle bugün huzurlarınıza bu yetki kanunu tasarısını getirmek zorunda kaldık." 

Bozdağ, söz konusu tasarının Meclis´e gelmesinin, hükümetin tercih ettiği bir yöntem olmadığını, yapmak zorunda kaldığı bir husus olduğunu söyledi. 

Sevk edilen yetki kanun tasarısının anayasaya tamamen uygun olduğuna dikkati çeken Bozdağ, "Burada bir aykırılığın olması söz konusu değildir." ifadelerini kullandı. 

Yapılacak düzenlemelerin tamamının Anayasa´ya uyum öngördüğünü anlatan Bozdağ, tasarıda, kanunların tamamının sayılmamış olmasının Anayasa´ya aykırılık sorunu oluşturmadığını söyledi. 

Bekir Bozdağ, bugüne kadar çıkarılan 30 yetki kanununa dayanarak 515 KHK´nin çıkarıldığını hatırlatarak, şöyle devam etti: 

"AK Parti hükümetlerinde 2011 yılında bir tane yetki kanunu çıkardık ve buna dayanarak da 35 tane KHK çıkarmış durumdayız. Hükümet olarak biz, mecbur kalmadıkça bu yetki kanunu yoluna başvurmadık. Bugünkü başvurumuz da esasında mecbur kalmamızın bir sonucudur. Mecburuz çünkü sistem yürürlüğe giriyor. 24 Haziran´da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi´ne geçiyoruz ve bu sistemin aksamadan yürümesi için uyum yasalarının çıkması ve parlamento çalışamayacağı için bunun Meclis yerine Meclisin verdiği yetkiye istinaden Bakanlar Kurulu tarafından yapılma zarureti var. Sistem değiştiği halde değişmemiş gibi devam etmek hiçbirimize fayda vermez. Bu sistemi, sağlıklı yürütmek için ne yapmamız lazımsa onun üzerinde hep beraber durmamız lazım." 

KHK´lerin adedi veya kaç tane kanunda değişiklik yapılacaksa bu kanunların adının sayılmasının bir anayasal zorunluluk olmadığını dile getiren Bozdağ, 1961 Anayasası´nın "Bunları siz yetki kanununda tek tek sayacaksınız." dediğini ancak 1982 Anayasası´nın tek tek saymayı öngörmediğini vurguladı. 

Konunun daha sonra Anayasa Mahkemesine gittiğini belirten Bozdağ, yüksek mahkemenin konuya ilişkin kararını okudu. Bozdağ, kararın çok açık olduğunu, kendilerinin de bunu tercih ederek sayma yoluna gitmediklerini söyledi. Bozdağ, "Saysaydık ne olacaktı? Tam 14 sayfa kanun numarası ve adını buraya yazmış olacaktık. Bunun bize ne faydası var?" ifadesini kullandı. 

Başbakan Yardımcısı Bozdağ, saydıkları kanunlarda değişiklik yapılması, yürürlükten kaldırılması ya da yeni düzenleme yapılması hususunun da sadece uyumla ilgili ve uyumla sınırlı olduğunu, bunun dışında bir düzenlemeyi bununla yapabilme imkanlarının olmadığını kaydetti. 

Kanunda olmayan ancak yeni sistemin gerekleri icabı yeni bir düzenleme yapmaları gereken konuların olabileceğini, düzenleme diyerek kast ettiklerinin, bu yeni sistemin ruhuna ve Anayasa´ya uygun bir düzenleme yapmak olduğunu anlatan Bozdağ, "Bizim yapacağımız düzenlemelerin tamamı Anayasa değişikliğine uygun uyarlama düzenlemeleridir. Bunların denetimi de Anayasa Mahkemesi tarafından yapılacaktır. Anayasa´nın dışına çıkan bir şey olduğu zaman elbette Anayasa Mahkemesi bunu iptal edecektir." diye konuştu. 

Süre konusunda da bir sorun olmadığını belirten Bozdağ, "Anayasa´nın 91. maddesi, KHK´lerin kullanılma süresinin belirtilmesini ifade ediyor. Biz de burada kullanılma süresini belirtiyoruz. Nedir kullanılma süresi? İki şekilde olabilir. Ya somut tarih olarak verirsiniz. Bu bir somut süredir ve buraya uygundur. Eğer tarih olarak ifade etme imkanınız yoksa o zaman bu kati süreyi, kati bir hadiseye bağlarsınız ve o da bir kati süredir, kullanılması gereken süredir." dedi. 

Bozdağ, hem Anayasa´nın 91. maddesinin hem de diğer maddelerin tamamının cumhurbaşkanı TBMM Genel Kurulunda yemin ettiği zaman yürürlükten kalkacağını, Bakanlar Kurulunun yetkisinin de cumhurbaşkanı yemin edene kadar devam ettiğini, dolayısıyla burada belirli ve kati bir süre olduğunu, "belirsizlik" diye bunu değerlendirmenin doğru olmadığını söyledi. 

Bozdağ, şöyle devam etti: 

"Çok açık, biz kati bir hadiseye bağlıyoruz. Kati hadise nedir? Cumhurbaşkanı seçimidir. 24 Haziran´da yapılıyor. Bizim tahminlerimize göre, ilk turda biteceği için kesinleşme sonuçlarının ilanından itibaren Meclis, İçtüzüğe göre üç gün içinde toplanacak ve beş gün içinde başkan seçecek. Belki cumhurbaşkanı, ilk gün milletvekilleri yemin ederken geçici Başkanlık Divanı huzurunda da yemin edip göreve başlayabilir ya da yeni Meclis başkanı seçildikten sonra da göreve başlayabilir. 

Eğer bu arada bir fasıla, boşluk olsaydı, o zaman biz boşluğa düşerdik. Onun için sistem değişikliğinin herhangi bir boşluğa düşmeden yürürlüğünün sağlanması için bu ortaya kondu. Efendim, ´O gün seçim bitmezse´. Görünen köy kılavuz istemiyor. Seçim 24 Haziran´da bitecek. Bunun başkası yok. Görünen köy kılavuz istemediği için de biz bunu görüyoruz. 24 Haziran´da muhtemelen bitecek, muhtemelen de 5-6´sı gibi parlamento yemin etmek üzere toplanacaktır. Hadise net olduğu için o hadiseye bağlanan süre belirlidir, nettir ve kati süredir. Biz bu yetkiyi belirsiz bir süre almıyoruz. Çok açık, net, bu yönüyle de Anayasa´ya aykırılık söz konusu değildir. Bu yetki kanun tasarısıyla Türkiye´mizin Anayasa´mızda yapılan değişiklikten sonra bu değişikliğe uygun yeni hükümet sistemine göre bütün uyum yasalarının çıkarılması ve cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin inşası için sizin adınıza, sizin verdiğiniz yetkiye istinaden hükümetimiz çalışmalarını yürütecektir. Beraber biz, yeni sistemi inşa edeceğiz." 

TBMM Genel Kurulunda, 6771 sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti Anayasası´nda Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Çeşitli Kanun ve KHK´larda Değişiklik Yapılması Konusunda Yetki Kanunu Tasarısı´nın görüşmeleri sırasında   Tasarının tümü üzerinde MHP Grubu adına söz alan Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi´nin, cumhurun bizzat kendi eseri olduğunu belirtti.

Yeni sistemin, husumet ve hıyanete karşı güvence, güvenlik kilidi, milli bekanın sigortası, güvenlik siperi olduğunu dile getiren Kalaycı, "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Cumhuriyet tarihimizdeki en önemli yönetim reformu, şartlara ve gelişmelere cevap veren en dinamik, demokratik tercihtir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi´nin, siyasi ve toplumsal uzlaşmanın ön plana çıktığı, milli iradenin doğrudan tecelli ve temerküz ettiği bir yönetim yapısıdır." dedi. Kalaycı, şunları kaydetti:

"24 Haziran´da yapılacak seçimlerde Cumhuriyet tarihimizde artık üçüncü bir dönemin başlayacağı kesinleşmiştir. 1923 yılında kurulan Türkiye Cumhuriyeti, 1946 yılında çok partili siyasi hayata geçişiyle birlikte kuruluş sürecini tamamlamıştır. 1946 yılından sonraki dönemde ise demokrasisini darbelere rağmen olgunlaştırmış, gelişim sürecini perçinlemiş, gücünü pekiştirmiştir. Çok partili siyaset hayatımızda bu haliyle 16 Nisan halk oylaması bir milat, hatta demokratik bir misak olmuştur.

İnancımız odur ki Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile Türkiye´nin önü açılacak, bölgesel ve küresel bir güç merkezi haline gelmesi ve lider ülke olması sağlanacaktır. Türkiye yükselecektir, yükseklerde hak ettiği doruklara ulaşacaktır; buna hiç kimse engel olamayacaktır."

HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, AK Parti´nin 16 yıllık iktidar fırsatından "bir karabasan yarattığını" öne sürdü.

Halkın AK Parti´ye barış, eşitlik, kardeşlik, özgürlük ve demokrasi konusunda çok ciddi destek sunduğunu belirten Beştaş, "Sizin yönetim anlayışınıza karşı çok güçlü bir sesle ´yeter artık´ diyor. Faşizme geçit vermeyeceğiz. Halk adına, milyonlar adına şunu söylemek istiyorum: Tamam, tamam, tamam." dedi.

AK Parti Grup Başkanvekili Mehmet Muş, Beştaş´ın konuşmasından sonra söz alarak, "Köylerde insanlardan zorla oy toplamaya çalışan kim, bilir misiniz? PKK terör örgütü. Köyleri tehdit eden, size ´Biz olmazsak yüzde 5 alamazlardı.´ diyen o terör örgütü var ya, onun aracılığıyla siz geldiniz buraya." diye konuştu.

Beştaş, bu sözlere, "Biz halk aracılığıyla, halkın desteğiyle geldik ama sizin Fetulahçılarla nasıl kol kola, el ele, diz dize geldiğinizi bütün dünya alem biliyor. Sizin bu dönem herhalde adaylığınız riskte. O yüzden çok heyecanlısınız." karşılığını verirken, HDP İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü, Muş´a "O parmağı yerine koy." diye seslendi.

Muş, "Buraya salladığınız zaman, aynı parmağı buradan görürsün. PKK terör örgütünün propagandasını yapmaktan başka bir göreviniz yok. Size ne kadar alan çiziyorlarsa o alanın içinde hareket edersiniz, onun dışına çıkamazsınız. Siz onları eleştiremezsiniz. Talimatları dağdan, Kandil´den alırsınız, uygulamasını burada yaparsınız. Sizin özünüz de budur, gerçeğiniz de budur, siyasi alanınız da budur." dedi.

Beştaş, yeniden söz alarak, "Biz burada tehditlerden, parmak sallamalardan geri çekilecek, ürkecek insanlar değiliz. Sayın Muş da kesin adaydır, gönlü rahat olsun." ifadesini kullandı.

Muş da "Bizim kimseyi tehdit ettiğimiz yok. Ben kendisine ´O parmağı sallama.´ dedim. Şimdiye kadar nasıl yaptılarsa aynı muameleyi bizden görürler. Kendisi salladığı için aynı şekilde kendilerine muamelede bulundum." karşılığını verdi.

CHP İzmir Milletvekili Zekeriya Temizel, düzenlemeyle Anayasa´nın ihlal edildiğini öne sürdü.

Temizel, "Hem yetki açısından hem yürürlük tarihi açısından hem de kapsam açısından ciddi sorunlarla karşı karşıya kaldığımız bir tasarı ile karşı karşıyayız. Bu tasarının geçmesiyle değişen rejimin altyapısı kurulmuş olacak. Buna kimse inanmaz." diye konuştu ve şunları söyledi:

?Eğer burada yaptığımız yasa her şeyiyle beraber işleyen bir yasa olsa bunu gerçek bir ödül olarak da alnımızda, göğsümüzde her zaman taşırız.

Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde çok önemli bir dönüm noktası geçirdik. 2017 yılının Ocak ayında Anayasa´mızı değiştirdik, Anayasa değişikliğiyle beraber hükûmet sistemimiz de değişti, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçtik parlamenter sistemden.

Sonuç olarak, yasalarımıza uygun bir şekilde, Anayasa´ya uygun bir şekilde gerçekleştirildiğini düşündüğümüz bu değişiklikten ötürü hiç kimsenin ilave bir şey söylemesine gerek yok. Bundan sonraki olay, bu değişikliğin yaşama geçirilmesiyle ilgili olarak Parlamentoya verilmiş olan görevlerin layıkıyla ve gereğince, layıkıyla ve gereğince yapılıp yapılmamasıyla ilgili bir konudur.

Anayasa´yı Ocak 2017´de değiştirdik. Bu Anayasa değişikliğini düzenleyen yasanın yani 6771 sayılı Yasa´nın 17´nci maddesinde de "Bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren en geç altı ay içinde Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu Kanunla yapılan değişikliklerin gerektirdiği kanun düzenlemelerini yapar." hükmünü koyduk. Yani siz yeni bir hükûmet sistemine geçtiniz, Anayasa´nızda değişiklikler yaptınız, bundan sonra size altı aylık süre veriyorum ey Türkiye Büyük Millet Meclisinin üyeleri, bu süre içerisinde siz, Anayasa´ya uygun hâle getirin diğer bütün yasalarınızın hepsini. Sayın Bakanın ifadesiyle 940 küsur tane yasada, 40 tane kanun hükmündeki kararnamede, belki onlarla ilintisi kurulacak olan binlerce yasada bunlarla ilgili değişiklikler yapılacaktı. Verilen süre, altı ay. Ancak bu altı aylık süre öyle inisiyatife bırakılmış bir olay değil, çok net bir şekilde "kanuni düzenlemeleri yapar", "yapar", "yapabilir" değil. "Yapabilir" değil, "yapılmalıdır" o da değil. "Yapar" dediğine göre bir emredici hukuk kuralıdır, emredici Anayasa kuralıdır, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bunu yapması gerek. Yapmadı, Türkiye Büyük Millet Meclisi bunu yapmadı. Türkiye Büyük Millet Meclisi ilk altı ayda bunu yapmadı, bırakın ilk altı ayı yani Anayasa´nın öngördüğü emredici hükümdeki altı ayı, onu izleyen yedi ayda da yapmadı yani on üç aydır yapmadı. On üç saatte çıkardığımız bir yasa, buna karşılık on üç ayda yapılmayan çalışmalar. Sorun burada.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Anayasa´nın emredici hükmüne rağmen bir görevini yerine getirmemesinin anlamı nedir değerli arkadaşlar, anlamı nedir? Bu, çok açık bir şekilde Anayasa ihlalidir. Peki, nasıl Anayasa ihlalidir? İhmal suretiyle Anayasa ihlalidir. "İhmal suretiyle Anayasa." Belki bu kavramı ilk defa duyuyorsunuz, biz de zaten ilk defa Plan ve Bütçe Komisyonunda kullandık. Bir Meclis görevini ihmal ediyor ve Anayasa ihlal edilmiş oluyor. Peki, bunun karşılığı ne, müeyyidesi ne? Bunu sıradan bir olaymış gibi geçiştirecek miyiz? Yani ihmal suretiyle Anayasa´nın ihlal edildiği çok net olarak ortalıktayken, delilleriyle beraber ortalıktayken, hatta şu anda yaptığımız kanun da bu ihmalin en büyük deliliyken bunu sessiz olarak geçiremezsiniz, bunun mutlaka bir karşılığı olmalı. Normal çalışan bir Parlamentoda, apar topar erken seçime gitmemiş olan bu Parlamentoda belki de yapılması gereken olay bu konuda Hükûmete bir gensoru verilmesiydi çünkü bu tür denetimler Parlamento içinden yapılır. Yoksa oturup da otomatik olarak dışarıdan bu ihmalin cezasının kesilmesi gibi bir tavır demokrasilerde olmaz. Elbette ki bunu Türkiye Büyük Millet Meclisi kendiliğinden yapamayacaktı; gerekirse yapar, ayrı bir olay. Bu durumda buna destek olacak, bu kanunların yapılmasıyla ilgili olarak devletin birikimini kullanarak tasarıları hazırlayacak olan Bakanlar Kuruludur, Hükûmettir yani. Devlet birikimini kullanmadan Bakanlar Kurulunun desteklemediği hiçbir düzenleme gerçek anlamıyla bu toplumun gereksinmelerine yanıt verecek bir düzenleme olmaz, eksiklikleri olur.

Dolayısıyla bu olayı "Yaptık oldu, geçti oldu." gibi bir olguyla kesinlikle tanımlamamak gerek. Bu çalışmalarla ilgili olarak, bu çalışmaların yürütülmesiyle ilgili olarak da tarihte bıraktığımız iz maalesef bu Parlamentonun kırdığı rekora rağmen, kırdığı rekora karşın pek iyi anılmasına neden olmayacak, maalesef.

Değerli arkadaşlar, yetki tasarısıdır, dolayısıyla bu yetki tasarısıyla ilgili olarak Bakanlar Kuruluna verilecek yetkilerin her birinin ne şekilde düzenleneceği de Anayasa´mızın 91´inci maddesinde çok açık bir şekilde sayılmıştır. Anayasa´nın 91´inci maddesi "Bu şekilde çıkarılacak olan kanun hükmündeki kararnamelerin -yani 1´inci maddede saydıklarımızın- amacını, kapsamını, ilkelerini, kullanma süresini ve süresi içerisinde kaç defa kullanılacağını çok net olarak belirtmek zorundadır." diyor, 91´inci madde bu. Dolayısıyla, bu kararnamenin içerisinde muğlak, içeriği belli olmayan, neyi kapsadığı belli olmayan, hangi düzenlemelere kadar uzanacağı konusunda herhangi bir sınırlama taşımayan düzenlemeler yapıldığı takdirde, bu, Anayasa´nın 91´inci maddesine aykırı oluyor. Nitekim Anayasa Mahkemesinin -zaten bu, 1982 Anayasası´nın hükmüdür, değişmemiştir- 1982 Anayasası´ndan beri verdiği kararlarda 91´inci maddedeki ilkelere uymayan yetki kanunlarıyla ilgili sürekli iptal kararları verilmiş.

Şimdi, bu yaptığımız düzenlemenin içerisindeki 1´inci madde yani kapsam maddesinin son fıkrası, bu açıdan -bütün kuruluşlarla yani burada sayılanların dışındaki bütün kuruluşlarla ilgili olarak- sadece Anayasa´daki değişiklikler nedeniyle Başbakanlığın veya Hükûmetin ortadan kalkması veya kalkan hükümleri içeren ibarelerin ortadan kaldırılması şeklinde algılanmamalı. Eğer bu sadece bu şekilde açık olarak yazsa, "´Başbakan" yazanların hepsi çıkarılacak. ´Bakanlar Kurulu´ yazan yerlere ´Cumhurbaşkanlığı kararnameleri´ konulacak." diye net olarak tanımlansa burada hiçbir sorun olmaz. Birazcık uzun bir kararname olur ama hepsini yazarlar, burada görüşülür, çıkar; orada bir sorun yok. Ancak, burada "bunların dışında kalan" demek suretiyle bütün ülkeyi kapsayan, geçmiş bütün kararnameleri kapsayan, dolayısıyla onların içerisinde sadece bunlarla ilgili değil, bunların niteliklerini ve içeriklerini de değiştirecek düzenlemeler yapma gerekliliği ortaya çıkıyor. Şimdi, geç kalınmış, yapılmamış, dolayısıyla kanun hükmündeki kararnameye dönüştürülmüş olan bu düzenlemelerde Meclisin yasama yetkisini, Meclis olarak ihmalimiz sonucunda ortaya çıkan bu durum nedeniyle Bakanlar Kuruluna devrediyoruz ama Bakanlar Kuruluna devrettiğimiz yetkinin de sınırları yok yani Bakanlar Kuruluna da Anayasa´ya aykırı bir şekilde devrediyoruz. Dolayısıyla buradaki düzenleme? Doğru, bu kadar geniş bir şeyin konması gerekiyor çünkü on üç ay bekledikten sonra birdenbire, apar topar bir kararname yazılıp da getirildiyse bundan bu sonuçlar çıkar. Sayın Bakan Plan ve Bütçe Komisyonunda verdiği bilgiler sırasında aylardan beri bu konularda çalışmalar yapıldığını söyledi. İyi de değerli arkadaşlar, aylardan beri yapılan bu çalışmaların sadece Komisyona gelmesi, komisyonlarda görüşülmesi, sonra da Genel Kurula inmesi kalmış zaten, pek fazla bir şey kalmamış ki. O nedenle, yaptığımız tasarı, yetki tasarısı Anayasa´nın 91´inci maddesine kapsam itibarıyla kesin olarak aykırıdır.

İkinci önemli konu var burada dile getireceğimiz: Verdiğimiz yetkinin geçerlilik süresi. Anayasa çok açık bir şekilde söylüyor kullanma süresini. Hangi tarihe kadar kullanılacak? Bakanlar Kuruluna devrettiğimiz bu yetkiyi biz hangi tarihe kadar kullanacağız? Kararnamede diyor ki: "Cumhurbaşkanı yemin edene kadar." Bu bir tarih değildir değerli arkadaşlar. "Tarih" dediğiniz olay kesindir, belirlidir; "şu yılın şu ayının şu günü" denir veya "şu yılın sonuna kadar" denir "şu yılın başından itibaren" denir. Cumhurbaşkanının hangi gün yemin edeceğini burada bilen bir Allah´ın kulu var mı? Bilemezsiniz. Kanun yapıyoruz burada, ciddi bir şey yapıyoruz. Dolayısıyla, Bakanlar Kuruluna verdiğimiz yetkiyi tartışıyoruz. Bu yetkiyi verdiğimiz zaman? Anayasa´mızda seçimlerin 2019 yılının 3 Kasımında yapılacağı yazıyor idi. Ama buna rağmen 17´nci maddede bu düzenlemelerin altı ay içerisinde yapılması konulmuş idi. Dolayısıyla, bu düzenlemelerin hepsi altı ay içerisinde yapılacak ancak yürürlüğü Cumhurbaşkanının yemin ederek göreve başlamasından sonra olacak. Bu mantıklıdır; bu, kararnamelerin yürürlük tarihini gösterir, o tarihten itibaren işleme girer bunların hepsi. Ama burada verdiğimiz yetki, burada konuştuğumuz yetki farklı bir yetki. Biz burada Bakanlar Kuruluna yetki veriyoruz yani bundan sonra Cumhurbaşkanının çıkartacağı kararnameler için Cumhurbaşkanına verdiğimiz bir yetki değil bu. Cumhurbaşkanı burada tamamen tartışma dışı. Bu yetki, Hükûmete verdiğimiz yetki. Bu Hükûmet yani yeni sistem yürürlüğe girdiği zaman artık adı anılmayacak olan Bakanlar Kurulu bu yetkiyi ne zamana kadar kullanacak? Olay bu. 91´inci maddede diyor ki: "Bu yetkinin kullanılma süresini çok net olarak belirleyeceksiniz." Biz belirleyemiyoruz bu süreyi, "Cumhurbaşkanının yemin etmesine kadar." diyoruz.

Şimdi, değerli arkadaşlar, geçici madde Bakanlar Kuruluna verilen bu yetkinin süresini belirliyor ise buna biz çok net bir şekilde, örneğin "24 Nisan 2017 tarihine kadar bu yetkiyi veriyoruz, o zamana kadar Bakanlar Kurulu istediği bütün düzenlemelerin hepsini yapsın." deriz. Burada bir sorun olmaz. Ya da 24 Nisan demeyiz de seçimlerin sonuçları, şunları, bunları ortalama olarak kaç günde çıkıyor? Altı günde çıkıyor. Biz iki gün öne çekeriz, 29 nisan deriz, 30 nisan deriz ya da bir hafta önce deriz, bir hafta sonra deriz.

Yani Anayasa´yı sürekli olarak bir taraftan yasayı yaparken ihlal ediyoruz, bir taraftan verilen görevi ihmal ederek yapıyoruz, bir taraftan yapılmış olan tanımlamada verilen yetkinin kullanılmasıyla ilgili yaptığımız düzenlemede ihlal ediyoruz. İyi de o zaman bu Anayasa´ya göre kurduğumuz, bu Anayasa´ya göre getirdiğimiz yeni yönetim sistemine saygıyı nasıl sağlayacağız, neyle sağlayacağız daha doğrusu? Bunların en azından birazcık sağlıklı yapılmasında? Tamamen diğer tartışmaların hepsinin dışında teknik bir düzenleme yapıyoruz. Şu teknik düzenlemeyi dayanağı olan yasalar uygun, Anayasa´ya uygun bir şekilde yapalım demenin ne sakıncası var burada?

Kaldı ki bu kadar sıkıştırması da anlam veremediğimiz bir durum nitekim Meclis çalışmaya devam ediyor. Çalışılabilirdi de üstünde, daha olumlu sonuçlar çıkabilirdi, gerçekten iyi şeyler çıkardı. Bu koşullar altında yaptığımız düzenlemeyi toplum da benimserdi, toplum vicdanına da uygun olurdu. Toplumun benimsenmediği olaylarla ilgili olarak yapılan düzenlemeleri topluma benimsetmek o kadar kolay bir olay değil.

Yasalarımızın kalitesiyle ilgili olarak bu Mecliste çok fazla tartışma yaptık. Bu kadar önemli bir konunun, bu yetki yasasıyla ilgili tartışmaların bu Mecliste bir avuç insan tarafından yapılmış olması, gerçekten, o da ayrı bir üzüntü kaynağıdır, yazık günahtır. Bu Meclise girmek için ciddi anlamda mücadele eden yüzlerce, binlerce insan şu anda Parlamento yarışının sırasına girmiş ancak bu Parlamentoda çalışma hakkını elde etmiş, görev yapma onuruna ulaşmış insanlarla siz şu anda rejim değişikliğine, sistem değişikliğine neden olan bir tasarıyı tartışamıyorsunuz, bu sistem dışında kalmış.

Olay, belirli polemikler söz konusu olduğu zaman, tamam, iyi tartışılıyor ama teknik bir konu düzenlendiği zaman lütfen bunu yapalım, bir kere olsun yapalım. Şu kırdığımız rekorun üzerine, çok doğru, Anayasa Mahkemesine götürmediğimiz bir tartışma yapılabilir. Eğer normal zamanında, doğru bir şekilde yapılmış olsaydı bu tartışmaların hepsi yani bir erken seçim vesaire söz konusu olmasıydı, bundan önce yapılacak olay gerçekten, bu hükûmet sistemi, cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi benimseniyor ise geçici 17´nci maddenin gereğini yerine getirmeyen Hükûmetle ilgili olarak bu Parlamentoda mutlaka bir gensoru verilirdi. "Yapın kardeşim bunun gereğini, bunun gereğini yaptın." denirdi, bu mutlaka denirdi, bu denmedi. O zaman bunun gereğini yerine getirmek Parlamentonun görevi.

Her şeyi düzeltme imkânımız yok. Kararname bir zorunluluk hâline gelmiş. Anayasa Mahkemesi net bir şekilde bu tür düzenlemelerle ilgili olarak vermiş olduğu kararında "Çok ivedi olması nedeniyle acele çıkartılması gereken işleri bitirmek için kanun hükmünde kararname yetkisi isteyemezsiniz. Bu, bu amaçla verilmiş bir yetki değil. Çok karmaşık olaylarda, burada tartışılması mümkün olmayan olaylarda idareye kolaylık sağlamak amacıyla böyle bir düzenleme yapılabilir ancak." diyor. Bu gerçeği de göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Dolayısıyla, hem yetki açısından hem yürürlük tarihi açısından hem de kapsam açısından ciddi sorunlarla karşı karşıya kaldığımız bir yasa görüşüyoruz burada. Büyük bir olasılıkla birazdan oylanacak, geçecek. Maddelerinde yine o maddelerin tekniğiyle ilgili değil de çok farklı şeyler tartışılarak geçilecek ve Türkiye´de değişen rejimin altyapısı kurulmuş olacak. Buna kimse inanmaz. Ben buna inanmak istiyorum, ben buna değişen rejimin, kurulan yeni Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin hukuk altyapısının sağlıklı bir şekilde kurulmasına veya kurulabileceğine inanan bir insanım. Kurulabilir, yapılabilirdi ama zerre kadar bir gayret de görmüyoruz, bu konuda herhangi bir çaba da görmüyoruz değerli arkadaşlar. Bu tartışmalar çerçevesinde uzun süre konuşulacak bir tasarı bu.

Buradaki iki konuya daha dikkat çekip konuşmamı bitirmek istiyorum. Burada yapılan düzenlemelerin daha sonra değiştirilmeyeceği asla söylenemez. Sonuç olarak burada yapılan

da bir yasadır, zaten bu kararnamelerde ilgili yapılan düzenlemeler daha sonra da ortaya çıkarılıp düzeltilebilir ancak söz konusu olan olayın başlangıcının hatalı kurulmasıdır. İlk düğmeyi yanlış iliklerseniz ondan sonrakileri düzgün ilikleme şansınız yoktur, yapamazsınız da zaten. O nedenle bu tür düzenlemelerle ilgili olarak gereken çalışmaların hiç değilse devletin bütün birikimini kullanarak bundan sonra yapılacağını ama kararnamedeki iki tane temel eksikliğin de giderileceğini burada ummak istiyoruz.

 

 

 

 

 

 

KAYNAK: TBMM İNTERNET SİTESİ


Haber Kaynak : HABER MERKEZİ

"TORBACI YAKALAMAKLA UYUŞTURUCU BELASI ÇÖZÜLMEZ"

CHP’Lİ TANAL, "MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI ATAMA SÖZÜNÜ TUTMADI!"

Tülay Hatimoğulları Hatay'daki hava kirliliğini sordu

BAE'den ithalata vergi muafiyeti

Kılıçdaroğlu, 'Filenin Sultanları'nı Kutladı

Erdoğan, 30 Ağustos Zafer Bayramı Özel Konseri ve 100. Yıl Marşı Tanıtım Programına katıldı

CHP Adana İl Örgütü Zafer Bayramını kutladı

Kılıçdaroğlu: "Milletimizin 30 Ağustos Zafer Bayramı'nı Yürekten Kutluyorum"

Ayhan Barut'tan narenciye üreticisi ve ihracatçısı için 3 bin lira destek talebi

Hasan Efe Uyar: "İktidar Vatandaşa 7 Ayda 22 Milyar Ceza Kesti"

Kılıçdaroğlu: “Türkiye Uyuşturucunun Pazarı Haline Geldi"

Emep'li Demir,"işçilere istifa baskısı uygulanıyor"

Mustafa Oğuz Yiğit: “AK Parti'nin Tarım Politikaları Çiftçiyi İflasa Sürüklüyor”

CHP’Lİ SÜMER,“ADANA’DA DEPREMİN YARALARI KAPANMIYOR”

CHP’li Bulut, “Ballı Maaşlara Devam “

“Malazgirt, Anadolu’daki siyasi hükümranlığımızın kapılarını açmıştır”

CHP'li Şevkin'den Hatay için, bakanlara soru yağmuru

Gürer: “Faiz artışı işsizliği tetiklerse, iş kötü…”

Ayhan Barut, anız yangınlarına kesin çözüm istedi

ERDİL DEDEOĞLU CHP CEYHAN İLÇE BAŞKANLIĞINA ADAYLIĞINI AÇIKLADI

  • BIST 100

    9548,57%0,19
  • DOLAR

    32,49% 0,16
  • EURO

    34,80% 0,25
  • GRAM ALTIN

    2487,88% 1,05
  • Ç. ALTIN

    4157,48% -1,05
  • Cuma 24.9 ° / 15.2 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı