?Dakika bir, gol bir? denir buna avam dilinde, argosunda. Zaten başkaca da bir uslup kullanmak abes kaçar böyle bir siyaset, giderek daha ilerilere gideceği apaçık ortada zincirli demokrasi ortamında.
Dün Türkiye´nin tarihinde en özgürlükçü, hakça ve demokratik yollardan güç almış bir rejimin kurucusu pozları ile kabinesinin programını okurken Ahmet Davutoğlu´nun konuşmasını dinleyenler olmuştur elbette. Her zaman olduğu gibi öne çıkardığı en baskın tema ?demokratikleşme´ ve ?özgürlükler´ konusunda bugüne kadar atılan ve bundan sonra atılacak adımlar.
Konuşmasının bir yerinde, "Demokratikleşme ve adaleti insan onurunun yüceltilmesinin bir gereği olarak gördüğümüz gibi, ekonomik ve sosyal gelişmemizde de kritik bir zemin olarak değerlendiriyoruz" diyen Davutoğlu, "Yeni anayasa ve yargı reformu başta olmak üzere yapacağımız çalışmalarda, en geniş uzlaşma arayışı içinde ülkemizin uzun zamandır beklediği adımları atacağız. Böylece, özgürlük alanlarının daha da genişletileceği, herkesin birlik içinde farklılığını yaşamasının mümkün olacağı, çok daha yenilikçi ve rekabetçi bir toplumsal düzen de oluşmuş olacaktır,? vurgusunu yapıyor.
Yargı mensuplarının mesleki ahlak ve davranış kurallarını uluslararası ölçütlere göre belirleneceğinin altı çizildiği konuşma Türkiye´yi özgürlükler ülkesi, hakkın hukukun korunduğu bir yer olacağını muştuluyor.
Bunlar hep söylenen laflardır deyip geçebilirsiniz ama sandıklardan hatırı sayılır bir oy oranı ile çıkan iktidarın gerçekten meram ederse tüm bu vaadleri yerine getirmede hiçbir engelle karşılaşmaması gerekiyor.
Dün bu vaadleri ve kararlılığı dinlemiş ve gözlemlemişken bugün ne oldu? İktidarın geçmişinden gelen bir hayalet tüm bu olumlu sanılan duruşları bir anda silip attı. MİT TIR´ları haber ve görüntüleri nedeniyle açılan casusluk soruşturması kapsamında Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ile Cumhuriyet Gazetesi Ankara Büro Temsilcisi Erdem Gül, savcılık sorgularının ardından tutuklama talebiyle nöbetçi hakimliğe sevk edildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı´nca, Cumhuriyet Gazetesi Genel yayın yönetmeni Can Dündar, Ocak 2014 tarihinde durdurulan MİT TIR´ları konusunu içeren görüntülerin Cumhuriyet Gazetesinde yayınlanmasına ilişkin ?casusluk, darbeye teşebbüs ve terör örgütüne üye olmak? suçlarından hakkında soruşturma başlatılmıştı. Bu satırların yazıldığı sırada henüz bir karar çıkmamıştı olumlu ya da olumsuz. Ama bir gerçek gün gibi ortaya çıkmıştı ki Davutoğlu´nun ?özgürlükler ve demokrasi? vurgusu sözde kalacaktır. Önümüzdeki günler geçen on üç yılı da aratmayacak düzeyde, soruşturmalar, kumpaslar, gece yarısı baskınları, suçlamalar, gözaltılar ve tutuklamalar dönemi olarak tarihimizin karanlık sayfalarına aday olacaktır.
Hiç kimse ?Bu yargının işidir, bizimle ilgisi yok? demeye kalkışmasın. Bu alanda yaşanan cemazüyülevvel örnekleri halen tazedir. Yargı siyasallaşmış hatta kişisel hesaplaşmaların alanı haline getirilmiştir.
O ünlü MİT TIR´ları davasının içeriği ve soruşturma süreci yasaklıdır. Ancak soruşturma başlamadan evvel ortaya atılan iddialar, yayınlanan ifadeler ve belgeler ayyuka çıkmış, dünyanın diline düşmüştür. Savcılıkça Uğur Dündar için reva görülen ?casusluk, darbeye teşebbüs ve terör örgütüne üye olmak? suçlamaları bu bağlamda ne denli tutarlı ve gerçekçidir?
Kaldı ki dava, bugün Suriye´de yaşanan can pazarının temellerine kadar inen kimi eylem ve icraatların şifrelerini içermektedir. Yine bu hususlar sadece Cumhuriyet ya da diğer yayın organlarının haberlerine inhisar etmemiş, dünya alemin tartıştığı ?tarihin en çok ifşa edilmiş sırları? arasında yerini almıştır. Ne demektir ?casusluk, darbeye teşebbüs, terör örgütüne üyelik??
Bu iddialar gerçekten ileride, ?Yargı mensuplarının mesleki ahlak ve davranış kurallarının uluslararası ölçütlere göre belirlenmiş olduğu? bir sistem ve uygulama çerçevesinde sübut bulsa dahi, ne demektir yeri yurdu bilinen gazeteciler için peşin peşin tutuklama istemi ??
Bu yepyeni umutlar saçarak göreve gelmesi beklenen bir iktidarın ?özgürlükler ve demokratikleşme? vaadleri ile bağdaşır mı?
Şu sonuca varıyoruz ne yazık ki: Davutoğlu´nun iktidara daha bir güçlü biçimde geldiği günün ertesinde basına, düşünüre, hukukun üstünlüğüne inananlara ve de kontrolsüz siyasal güç kullanma eğilimine karşı duranlara bir gözdağıdır. Tümüne, ?Bundan sonra astığımız astık, kestiğimiz kestik olacaktır? mesajıdır.
