RESSAM MEHMET ALAGÖZ, ?GÖÇ VE GÖÇMENLİĞİNİN RESİMSEL HALLERİ İLE´ ADANA´DA
KÜLTÜR SANAT 28.09.2016 21:58:15 2176 0

RESSAM MEHMET ALAGÖZ, ?GÖÇ VE GÖÇMENLİĞİNİN RESİMSEL HALLERİ İLE´ ADANA´DA

Göçmen alienin durumunu, yakın çevreyi de göz önünde tutarak, Almanya´daki misafir (yabancı) işçinin resimsel anlatımını öne çıkaran yapıtları ile Mehmet Alagöz 3-12 Ekim tarihlerinde Adana Büyükşehir Belediyesi 75. Yıl Sanat Galerisinde açacağı sergi

Adıyaman Üniversitesi´nde geçtiğimiz Ağustos ayından itibaren Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü Başkanı olarak da görev yapmakta olan Profesör Mehmet Alagöz ile sergi öncesi sanat görüşü ve yapıtlarının temaları ile ilgili bir söyleşi yaptık.

35 yıl Almanya´da yaşayan ve bu süre içerisinde figüratif resimlerinin ana temasını göç ve göçmenlik oluşturan Ressam Alagöz çalışmalarını şu sözlerle özetledi Söyleşisinin sonunda:

?1978 yılından itibaren kendi portrelerimin yanı sıra içinde olunan durumu da görselleştirmeye çalışan resimler yapıldı. 1982 yılında Almanya´da yapılan ve bu sergide gösterilen ?Bavullar Üzerinde Aile (Gastarbeiter)? adlı resim sonradan Almanya´ya olan dış göçün ?ilk yılları? adlı dönemi kapsayan resimlerdendir. Ünlü Ressam Paul Klee ?sanat görünmez gerçekliği görünür kılmaktır.? der. O yıllarda Misafir İşçiler arasındaki geçerli görüş  ?ben nasıl olsa birkaç yıl sonra Türkiye´ye döneceğim!? idi. Sanki yıllarca bavullar üzerinde oturuyor gibi oldular ve büyük çoğunluk buradaki hayatta hiçbir şeye karışmak istemediler. Bu dönemde ve günümüze kadarki yıllarda yapılan çalışmalar, temelde günlük hayatta ne? ve kim? olduğunu fazla sorgulamadan geçip giden zamandaki görünmez gerçekleri görsel kılmanın tuval üzerine yansıtılmış çaba ve hallerindendir.?

Alagöz´ün gazetemizin sorularını yanıtladığı Söyleşi şöyle:

/resimler/2016-9/28/2212146147330.jpg

YENİ ADANA -  Sanattan uzaklaşan bir toplumu sanat ile yeniden buluşturmak için sizce neler yapmalı?

ALAGÖZ- Soruya genel anlamda sanat yerine kendi alanım olan resim sanatı ile sınırlayarak cevap vermek isterim.

Resim sanatına (buna heykeli de eklemek lazım) tarihsel süreç içerisinde pek de yakın olmamış bir toplumu bu sanat(lar) ile buluşturmak için neler yapmalı? Sorusunu sorarak başlamalı ve ülkemizde resim sanatının ne olduğuna ve tarihsel süreç içerisinde toplumla ne kadar buluşabildiğine bakılmalıdır.

Resim sanatı diğer pek çok sanat alanında olduğu gibi bir düşünce ve ifade dilidir. Bu dili toplumumuz tarihinde uzunca bir süre sadece dekoratif bir süsleme unsuru olarak görülmüş ve eksik kullanılmıştır. Bu yüzden de yaygınlaşamamış ve beklenen işlevine ulaşamamıştır. Bu alanda düşünce ve duygunun birleşmesiyle ortaya çıkan yaratıcılıktan yoksun kalınmış, içine düşülen tekrarlarla sanattan çok bir zanaat alanı olarak kalmıştır. Bence resim sanatı gerçek kimliği ile toplumumuzla tam olarak hiçbir zaman buluşamamıştır.

100 yıla yaklaşan Cumhuriyet Dönemi´nde ulu önder Atatürk´ün ?Sanattan kopmuş bir toplumun hayat damarlarından biri kopmuş gibidir? sözünden anlaşılacağı üzere ülkeyi kuran ve yöneten büyüklerin meselenin farkında oldukları görülür. Cumhuriyet döneminde resim sanatına olan destek (bazı dönemlerde azalma hissedilse de) halen devam etmektedir. Bir ülkede sanatı yapılandırma ve toplumla (geniş kesimlerle) buluşturmada devlet ve devlet büyüklerinin desteği 1. Sırada gelir. Yine aynı şekilde resim sanatını üretenler de (sanatçılar) yaptıkları işten en az devlet ve devlet büyükleri kadar sorumludur. Bu anlamda gerçek sanatçılara büyük ihtiyaç vardır. Bu konuyu ileriki sorularda kendimden de örneklerle daha da açacağım.

Türkiye cumhuriyeti kurulduğundan beri eksiklikleri de olsa özellikle sanat eğitimi alanında çok şey yapılmıştır. Bu günlerde ülke genelinde 70den fazla devlet üniversitesinde sanatçı yetiştiren, sanatçı hocalar istihdam edilen Güzel sanatlar fakültelerinin varlığı orta öğretimde resim derslerinin gerilediği yöndeki eleştirilere rağmen gözden kaçırılmaması gereken önemli bir husustur. Buralardaki potansiyel gelecekte ülkemizde halen çok eksiği olan ?sanatın korunması ve sunumu? alanlarında çok şeyin olacağının habercisi gibidir.

Sanatın korunması ve sunumu derken burada kastedilen müze ve sanat galerileridir. Sanatı ve değerlerini koruyan, bu değerlerin kalıcı tasniflerini yapabilen ve her ilimizde olması gereken resim heykel müzelerimiz halen yoktur. Yine aynı şekilde sanat ve sanatçının gösterilip tanıtıldığı sanat galerileri de sayıca ya yetersiz, ya da olanların çoğu gerçek işlevlerini tam olarak yerine getirecek kalite ve düzeyde değillerdir. Soru: Milyon nüfustan fazla Büyükşehir Adana´da bir resim heykel müzesi var mıdır? Bu şehirde kaç sanat galerisi vardır ve bunlar hangi şartlarda çalışmaktadırlar?

Burada sözünü ettiklerim bir anlamda ülkemizdeki altyapı sorunlarındandır. Bu anlamda 4 yıl önce Bolu´da çalıştığım yıllarda konuyla ilgili Bolu belediye başkanı Aladdin Yılmaz´la yaptığımız bir konuşma hep hatırımdadır. Bu konuşmada sayın başkan: ?Mehmet başımı topraktan çıkarayım, bir türlü çıkaramıyorum, (kastedilen şehirdeki yol, su, kanalizasyon, gaz altyapıları) çıkardığımda o işlerle de ilgileneceğim.? İyi niyetle söylenmiş bir söz. Ülke gerçeklerinin başka bir yanını mı yansıtıyor?

/resimler/2016-9/29/1626344462591.jpg

 

YENİ ADANA - Bu anlamda sanatta kendinizi nasıl tanımlarsınız?

ALAGÖZ- Yukarıda toplumun sanatla buluşabilmesi için bu işi yapan sanatçıları da en az devletimizi yönetenler kadar sorumludur demiştim. Ben şahsen gerek gençliğimde, gerek Almanya´da olduğum yıllarda, gerekse de tekrar ülkemde yaşadığım zamanda Türk ve Türkiye (insanı) orijinli kavramından hiç kopamadım. Bu belki de aldığım eğitim gereği böyleydi. Uzun yıllar (16 yaşımdan itibaren) öğrencisi olduğum Prof. Devrim Erbil (günümüzde ülkemizin alanında en başarılılarındandır) sürekli olarak bu topraklar ve toplum orijinli bir Türk-Türkiye Sanat´ından söz etmiştir. Ben kendimi bu kavramdan hiçbir şekilde kopmadığımı ve aktarmacı olmadığımı düşünürüm. Bu birinci husustur.

İkinci husus ise yine hocamda gördüğüm çok üretkenlik. Devrim Erbil Türkiye´de belki en çok sergi açan ve sanatını bu şekilde toplumla sürekli buluşturan bir sanatçıdır.  Ben yaptığımız konuşmalarda biraz da şaka yollu senin yaptığının yarısı kadar yapsam yeter derim. Sanatçı üretecektir ve ürettiğini de toplumla paylaşacaktır. Bunun bir üçüncü yolu yoktur.

Büyük kuramcılar sanatın da diğer alanlarda olduğu gibi bir miras işi olduğunu söylerler. Aldığınız mirası har vurup savurmadan zamanın şartlarına göre insanınızdan kopmadan yaşatıp büyütebilir ve yeni yaratımlar üretebilirseniz siz olursunuz. Ben genç yaşta önümde iyi bir örnek bularak biraz da şanslı oldum. Bir sanatçının sanatta söylem ve eylem birliğini sağlaması zor iştir. Yaşamın getirdikleri bunu zora sokar. Ben Almanya´da 35 yıl Türkiye Pasaportuyla göçmen (işçi eşi) olarak yaşadım. Bildiklerim ve yaşantımdaki uyumsuzlukların üstesinden sanatımla gelmeyi yeğledim.

YENİ ADANA - Yaşamınız ve göç temasının kesiştiği noktalar neler?

ALAGÖZ - Yaşamımda göç olgusu aslında ilkokulu bitirdikten sonra Eskişehir Yunus Emre Öğretmen Okulu (parasız yatılı) sınavlarını kazanmam ve bu okulda okumaya başlamamla başlar. Üç yıl Eskişehir´de kaldıktan sonra kazanılan bir özel yetenek sınavı sonrası İstanbul Ortaköy Öğretmen Okulu Resim Semineri´nde İstanbul´da olacaktım. Üç yıl sonra bu okuldan mezun oldum ve doğduğum köyün hemen bitişiğindeki Bolu/Seben-Hoçaş Köyü´ne öğretmen olarak atandım. Doğduğum topraklardaki öğretmenliğim 2,5 ay kadar sürdü. Bu arada İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (Mimar Güzel Sanatlar Üniversitesi) Yüksek Resim Bölümü sınavlarını kazanmış ve İstanbul´da tekrar öğrenci olmuştum.

Uygun olacağı için buraya Devlet Güzel Sanatlar Akademisi´nde Hocam Devrim Erbil´in Aralık 2015te ?Yaşam ve sanatımda Dönemler? adlı kitabım için yazdığı ?Mehmet Alagöz´ün Gözleri? başlıklı yazısından bir alıntı yapacağım.

/resimler/2016-9/28/2209109268752.jpg

?1969 yılında Mehmet Alagöz İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü öğrencisidir. Yetenek sınavını başarıyla vermiş, sanatçı olma yolun­da önemli bir adım atmıştır.

1970´de Akademi´de doçent oldum ve atölye­min ilk öğrencileri arasında Mehmet Alagöz de yer aldı. Alagöz çok yetenekli olduğunu bu öğrencilik dönemin­de atölyemde yaptığı işlerle kanıtladı. Bu çalışmalarını hala hayranlıkla hatırlarım. Çok sıra dışı işlerdi. Özel bir bakış açısı. Duyarlı bir renk kullanımı. Alışılmamış bir düzen kurgusu. Ogünlerde de en önemli yardımcı­larımdan biriydi, Lizbon´da Türk Büyükelçiliği binası için yaptığım seramik panonun eskiz aşamasında, ger­çekleşme sürecinde canla başla çalıştı.

Ama Alagöz bohem sanatçı tavırları da sergile­meye başlamıştı. Bunda arkadaşlarının da payı olduğu kanısındayım. Bolu dağlarından kopup gelen Alagöz gençliğin içgüdülerine kendisini kaptırmış gibi görünü­yordu. Aslında içe kapanık duygusal Mehmet Alagöz ile alkol kullandıktan sonra esrikleşen, hayal gücünün sınırlarında dolaşan ve böylece dertlerinden kurtulaca­ğını varsayan Mehmet Alagöz arasında dağlar kadar fark vardı. Üstelik 70´li yılların öğrenci olayları, sağ-sol çatışması da sıkıntı ve sorunlarını arttırıyordu.

Gençlik yıllarının sıkıntıları üst üste gelince Alagöz kendini bir Bodrum´da bulur, bir Seben´deki akrabalarında. Yine yalnız ve mutsuzdur. Alagöz´ün aklına Almanya´daki akrabaları gelir. Akademi´deki eğitimini bir yıllığına dondurarak Almanya´ya Bra­unschweig şehrine gider, evlenir ve eğitimini tamam­lamak üzere 1974´te İstanbul´a döner ve 1975 yılında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Y. Resim Bölümü Devrim Erbil atölyesinden başarıyla mezun olur.

1973 yılı Kasım´ında akademideki öğrenimimi 1 yıllığına dondurarak Almanya´da dil öğrenmek ve çeşitli müze ve sanat kurumlarında incelemelerde bulunmak üzere Seben´de dedemden kalma evi satarak öğrenci olarak kendi olanaklarımla öğrenci olarak Almanya´ya gittim.

1974 yılında Almanya´da ?Misafir İşçi (Gastarbeiter)? olarak çalışan eşimle evlendim. Misafir İşçi kavramı 1963-73 yılları arasında savaş sonrası Almanya´yı yeniden inşa etmek için Belli ülkelerden, bu arada Türkiye´den de işçi bulma kurumları aracılığı ile Almanya´ya çağırılmış insanlar için kullanılırdı. Bu gün eş ve çocuklarıyla birlikte bu yolla Almanya´ya gelmiş sadece Türkiye´den 3 milyonun üzerinde insan bulunmaktadır. Tüm ülkelerden gelenlerin sayısı ise günümüzde 7 milyonu geçmektedir. 

/resimler/2016-9/29/1103497052712.jpg

Benim yaşamım ve göç teması ile kesiştiğim nokta Almanya´da yaptığım evlilik ile başlamıştır. 1960lı yıllar sonrası Post Modern diye adlandırılan sanat hareketleri içerisinde dünyadaki göç hareketleriyle ortaya çıkan kimlik sorunlarının da görülür. Bu eğilimler kendini daha çok video Art, Instelasyon, fotoğraf sanatı gibi alanlarda kendini göstermiştir. Bendeki kimlik sorgulamaları başlangıçta belki de farkına varmadan ?Misafir İşçi (Gastarbeiter)? işçi eşi statüsünde olmakla başlamış ve günlük yaşamın getirdikleri ile güç kazanmıştı.

1978 yılından itibaren kendi portrelerimin yanı sıra içinde olunan durumu da görselleştirmeye çalışan resimler yapıldı. 1982 yılında Almanya´da yapılan ve bu sergide gösterilen ?Bavullar Üzerinde Aile (Gastarbeiter)? adlı resim sonradan Almanya´ya olan dış göçün ?ilk yılları? adlı dönemi kapsayan resimlerdendir. Ünlü Ressam Paul Klee ?sanat görünmez gerçekliği görünür kılmaktır.? der. O yıllarda Misafir İşçiler arasındaki geçerli görüş  ?ben nasıl olsa birkaç yıl sonra Türkiye´ye döneceğim!? idi. Sanki yıllarca bavullar üzerinde oturuyor gibi oldular ve büyük çoğunluk buradaki hayatta hiçbir şeye karışmak istemediler. Bu dönemde ve günümüze kadarki yıllarda yapılan çalışmalar, temelde günlük hayatta ne? ve kim? olduğunu fazla sorgulamadan geçip giden zamandaki görünmez gerçekleri görsel kılmanın tuval üzerine yansıtılmış çaba ve hallerindendir.

YENİ ADANA - Gazetemiz için  verdiğiniz değerli bilgiler ve sanat yaşamımıza yapmakta olduğunuz katkılar için teşekkür eder, çalşımalarınızda başarılar dileriz.

/resimler/2016-9/28/2213235836154.jpg

RESSAM MEHMET ALAGÖZ KİMDİR?

MEHMET ALAGÖZ, 1949 yılında, Bolu-Seben´de doğdu. 1966-69 yılları arasında İstanbul Öğretmen Okulu Resim Semineri´nde ve ardından 1970-75 yılları arasında İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi´nde öğrenim gördü.

1975-82 yılları arasında Braunschweig Güzel Sanatlar Yüksek Okulu Serbest Resim Bölümü Prof. Roland Dörfler Atölyesi´nde asistan öğrenci olarak çalıştı. 1979-99 yılları arasında Alman Görsel Sanatçılar Birliği üyeliği yaptı. 1980 yılında Braunschweig şehri Rudolf Wilke Sanat Ödülünü aldı.

Sanatçı, 1982 yılından itibaren serbest ressam olarak çalışmalarını sürdürmeye başladı. 1990 yılında Fönderkreis Malerkapelle am Elm Sanat Derneğini kurdu. 1997´de bu derneğin sanat yönetmenliğini üstlendi.

Sanatçı 2009 yılında Türkiye´ye dönerek, Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Resim Bölümü´nde  2011 yılına kadar Yardımcı Doçent ve 2011-2015 yıllarında Doçent ve Bölüm Başkanı olarak çalışmalarını sürdürdü.

2015 yılında Adıyaman Üniversitesi  Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü´ne  docent olarak atanan Mehmet Alagöz,  Ağustos 2016´dan itibaren Profesör ve Bölüm Başkanı olarak çalışmalarını sürdürmektedir.

Mehmet Alagöz´ün yapıtlarında, doğrudan modelden çalışılmış insan figürlerine ve portrelere sıkça yer verildiği görülür. Kendi durumundan yola çıkarak, 35 yıldır Almanya´da Türkiye pasaportu ile yaşanmışlıktan yola çıkarak, ?Göç ve Göçmenliği? konu alan figüratif resimler, eserlerinin ana temasını oluşturmuştur.

Göçmen alienin durumu, yakın çevreyi de göz önünde tutarak, Almanya´daki misafir (yabancı) işçinin resimsel anlatımı onun resimlerinin temel karakteristiğidir.

Yaşam, iş, işsizlik, çocuklr ve ebeveyinler 1980´den bu yana Alagöz´ün resmindeki sürekli konular olarak ortaya çıkmaktadır.

 

 

 


Haber Kaynak : ÖZEL HABER

“STOA FELSEFESİ VE TARSUS'TA STOACILIK”KİTABI ARATOS YAYINLARI’NDAN ÇIKTI

ADANA ALTIN KOZA FİLM FESTİVALİ KISA FİLM FİNALİSTLERİ BELLİ OLDU

ADANA’DA BAĞLAMA GÜNLERİ’NİN İKİNCİSİ GERÇEKLEŞTİRİLİYOR

Düş ve Gerçek Arasında Çareli Çaresiz Çizgiler Kitabı

Sanatçı Selva Özelli Solo Sergisi ile ABD’de

“Doktordan Az Kullanılmış” bu defa bir kitap adı

HÜSEYİN SÖZLÜ, "AĞUSTOS AYI TÜRK'ÜN ZAFER AYIDIR"

İZMİT ALTIN PİŞMANİYE ÖDÜLLERİ SAHİPLERİNE VERİLDİ

ALTIN KOZA FİLM FESTİVALİ ‘’BELGESEL FİLM YARIŞMASI’’ FİNALİSTLERİ BELİRLENDİ

EMEKLİLERİN YENİ ADRESİ ‘EMEKLİ KÜTÜPHANESİ’

İZMİR KULLUK İLE TANIŞIYOR

ALTIN KOZA FİLM FESTİVALİ ULUSAL UZUN METRAJ FİLM YARIŞMASI FİNALİSTLERİ BELLİ OLDU

“Soul Müziğin Diva”sı Imany, 7 Eylül’de Türkiye’de

‘ÇOK YAŞA CUMHURİYET’ ÖDÜLLÜ BESTE YARIŞMASI BAŞVURULARI İÇİN SON HAFTA!

TÜRK RESSAMLARIN LONDRA ÇIKARMASI!

YILDIZ TOZU KARAKTER ANALİZLERİ

"ZAFERİN RENGİ" GÜÇLÜ OYUNCU KADROSU İLE ÇEKİMLER İÇİN GERİ SAYIMA BAŞLADI!

Büyükşehir ve YEDAM’dan bağımlılıkla mücadelede iş birliği

AVRUPA HAREKETLİLİK HAFTASI’NDA TÜM TÜRKİYE "ŞEHRİNİ KEŞFEDECEK- GELECEK ENERJİSİNİ KORUYACAK!”

12. ULUSLARARASI İZMİT PİŞMANİYE, MÜZİK ve DANS FESTİVALİ,25-27 AĞUSTOS’TA

‘’20. GELECEĞİN SİNEMASI’’ YARIŞMASININ JÜRİ ÜYELERİ AÇIKLANDI

  • BIST 100

    8718,11%-1,25
  • DOLAR

    32,33% 0,16
  • EURO

    35,17% -0,02
  • GRAM ALTIN

    2243,92% 0,03
  • Ç. ALTIN

    3950,05% 0,00
  • Salı 15.1 ° / 9.5 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Çarşamba 19.1 ° / 9.6 ° Orta kuvvetli yağmurlu
  • Perşembe 16.4 ° / 10 ° Orta kuvvetli yağmurlu