CUMHURİYET YENİDEN!
GÜNDEM 28.10.2022 09:00:00 490 0

CUMHURİYET YENİDEN!

Cumhuriyetimizin 98. Yılına girerken 28 Ekim 2021 tarihinde yayınlanan,  Gazetemizin Başyazarı Çetin Remzi Yüregir'in "Cumhuriyet Yeniden" başlıklı yazısı, Cumhuriyetimizin 99. yılına girerken güncelliğini halen koruyor.

- Gazetemizin İmtiyaz Başyazarı Çetin Remzi Yüregir, geçen yıl bugün (28.10.2021) kaleme aldığı "Cumhuriyet Yeniden" başlıklı yazısında  "Ne Yazık ki kuruluşunun 98. Yılında görülüyor ki ‘Cumhuriyete uygun bir anayasa’dan söz edemiyoruz artık. Cumhuriyet´in temelde çok özel bir özgürlükler sistemi olduğu, tahakküm ve dayatmaların, kişisel/zümresel baskıların, korkuların ve zulmün bu sistemde yer alamayacağı hedefinden de sapılmış bulunmaktadır" demişti. Yüregir özetle şunları ifade etmişti:

-"Çözüm Var mı? Elbette vardır. 2023 seçimlerine, bugün sürüp giden nafile “Ülkeyi kim yönetecek” çekişmesini bir tarafa bırakıp,  ÜLKE NASIL YÖNETİLMELİ sorunsalına yanıt arayacak bir önemli fırsat olarak bakmalıyız."

-"CUMHURİYET YENİDEN denilerek, daha ileri bir parlamenter sistemi, bunun yanı sıra elbette YARGI erkinin siyasal ve kişisel etkilerden arınmış bağımsız konumunu tekrar yaşama geçirecek bir “ANAYASAL DÜZEN” in kurulmasına olanak sağlayacak bir TBMM çoğunluğunun sağlanması hedefine kilitlenme zorunluluğu ortadadır."

HABER: VAHİT ŞAHİN

Cumhuriyetimizin 98. Yılına girerken 28 Ekim 2021 tarihinde yayınlanan,  Gazetemizin Başyazarı Çetin Remzi Yüregir'in "Cumhuriyet Yeniden" başlıklı yazısı, Cumhuriyetimizin 99. yılına girerken güncelliğini halen koruyor.

Aradan geçen bir yıllık süreçte değişen bir şey olmadı.

Çetin Remzi Yüregir'in o makalesini yeniden sunuyoruz:

“CUMHURİYET YENİDEN

Ne Yazık ki kuruluşunun 98. Yılında görülüyor ki ‘Cumhuriyete uygun bir anayasa’ dan söz edemiyoruz artık.

Yıllar önce bu köşede,  Cumhuriyet Rejimine karşı sistemli bir harekat son hızla sürerken yer alan bir yazımızda bugün için değeri daha çok anlaşılan bir bölümü okurlarımızla paylaşmayı gerekli görüyoruz.

Şöyle bir anımsatma yapılmış:

“Cumhuriyet tarihimizin başlangıç adımlarının atıldığı saatlerde Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk´ün başbakanlığa atadığı İsmet İnönü´ye yazdığı mektuptaki çok çarpıcı değerlendirmeler arasında şu satırlar önemle öne çıkıyor:

“Cumhuriyete uygun bir anayasaya gerek var. Bu zor durumdan nasıl çıkabileceğini gösteren ne bir örnek var önümüzde, ne de bir deney. Ama yılmamak, ucuz, geçici çarelerle yetinmemek, halkı kurtarmak için sorunları çözmek, kalkınmak, ilerlemek, milli egemenliğe dayalı, uygar ve özgür bir toplum oluşturmak, yüzyılımızın düzeyine yetişmek, kısacası çağdaşlaşmak, bu büyük ideali tam olarak başarmak zorundayız”

Buradaki ‘Cumhuriyete uygun bir anayasaya gerek var?’ hedefi bugün her zamankinden daha çok özenle dikkate alınması gereken bir direktif.

1923´ten son yıllara gelinceye kadar Anayasa´mızın sağlıklı gelişim göstermesi açısından harcadığımız inişli çıkışlı çabalarda hep bu hedef ön plana çıkmıştır. Özellikle de Yürütmeyi denetleyen Yargı ve Yasama erklerinin ulusal ve kamusal çıkarlar adına güçlü kalmasına özen gösteren ‘Kuvvetler Ayrılığı’ ilkesine sahip çıkılmaya çalışılmıştır.

Başarısızlıkla sonuçlanan dönemlere rağmen ‘parlamenter demokrasi´ye halkın güvenini kazandıracak yaklaşımlar sonuç vermiş, Cumhuriyet rejiminin bekası sağlanmıştır.

Ancak AKP iktidarının yakın tarihimizde örneği görülmemiş biçimde, temelde Cumhuriyet´in kendisi olmak üzere Anayasa´daki tüm çağdaşlaşma uygulama ve güvencelerini ortadan kaldırma yolundaki savaşımları sonucu artık ortada siyasal hak ve özgürlükler bağlamında ‘Cumhuriyete uygun bir anayasa’dan söz etme olanağı kalmamıştır.

Mustafa Kemal Atatürk’ün hedefi elbette sadece işleyişleri havada kalacak bir anayasa metnini ortaya koymaktan ibaret değildi. Bir Anayasal Düzen kurmaktan söz ediyordu. Bu düzenin gerektirdiği uygulamaların başlatılmasından ardından bunları güvenceye alacak bir Anayasa’ydı gereken. Nitekim Devrim Yasaları, Medeni Kanunla insanımızın çağdaş yaşam koşullarını düzenlemeler, Yazı Devrimi ve uygun zamanda Laiklik ilkesinin anayasal bir dinamik haline getirilişi gibi atılımlar Cumhuriyet’in çağdaş Anayasal Düzeninin kilit taşları halini aldılar.

Bu hamlelere rağmen ülkede toplumsal, siyasal ve ekonomik arayışlar hatta çalkantılar durmadı. Yaşam koşulları değişiyor, insanlarımız ekonomik yönden zorlukları yenmede zorlanıyordu. Dışımızdaki Dünya’nın da baskıları bu iç gerilimde etkili oldu.  2. Dünya Savaşı, ardından Soğuk Savaş ve Türkiye’nin tam da bu çekişmelerin ortasında yer alması nedeniyle toplumsal ve siyasal düzen sarsıntılar geçirdi. Çok partili rejimin estirdiği popülizm rüzgarları, “… milli egemenliğe dayalı, uygar ve özgür bir toplum oluşturmak, yüzyılımızın düzeyine yetişmek, kısacası çağdaşlaşmak,” hamlelerini kesintiye uğrattı. Dönemsel bir faktör olması gerekmesine rağmen  ‘Sandık Çoğunluğu’nun milli egemenliğinin tamamını temsil ettiği yanılsamasına düşülmesine yol açtı. Ara rejimler girdi araya… 1961 Anayasası ile sorunlara çare arandı ve kısmen bulundu ama o da “kimilerine göre fazla lükstü” Siyaset kurumu ve onun kimi önderleri, özellikle “Kuvvetler Ayrılığı” ilkesini ayak bağı olarak gördüler. Yargı ve Yasama Denetiminin, tam yetkili olmasını istedikleri Yürütme Erki üzerinde vesayet oluşturduğu savını baskın bir koşul olarak dayattılar.

Nitekim AKP tarafından her türlü vesayetten,  özellikle de geç ve verimsiz işlediği ileri sürülen parlamenter ayak bağından kurtularak mucizevi bir yönetim biçimi getirileceği vaadi ile gerçekleştirilen Anayasa değişikliği ile Cumhurbaşkanlığı Sistemi yaratıldı. Sonuç ne oldu?  Bugün “vaziyet-i umumiye” ye baktığımızda ortaya çıkan tabloda ülkenin sosyal, ekonomik ve siyasal yapısında aksine gerilemeler görülüyor. Ekonomi son derece kaygı verici bir çöküşe yönelmiş durumda. Gelir dağılımı bozulmuş, dolar 10 liraya doğru koşuyor, tarımsal üretim içler acısı ve ithalatın ezmek üzre olduğu bir sektör durumunda. Dış politikada ülkenin tarihsel saygınlığı ile bağdaşmayacak savrulmalar ulusal güvenlik tehditleri haline gelmek üzere. Siyasal düzen ise kin ve nefret söylemleri ve muhalif sesleri bastırma eğilimi içinde ayrı bir sorun. Toplumda Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir ayrışma ve karşılıklı güvensizlik ortamı sürekli tetikleniyor. Din’in laiklik ilkeleri çerçevesinde siyasete alet edilmemesi gerekir iken aksine günlük yaşamda hatta eğitim politikalarında bile etkin olması yolunda girişimler sürüyor.  Bugün yirmi yıla yakın süre sonunda  AKP iktidarının Türkiye’ye getirip dayattığı Anayasal düzenin hasılatı  budur.

 Kurulan sistemde Yargı siyasallaşmış, kişiselleşmiş korkuların savunucusu haline getirilmiştir.  Yasama ise bırakınız Yürütme’yi denetlemeyi, Bütçe’yi bile yapma yetkisi olmayan sadece oradaki parmak sayısının yönlendirebildiği ölçüde yasa yapabilen işleve sahiptir. Yürütme de sadece tek bir kişinin kararlarına göre hareket eden, ulusun ve ülkenin kaderine hakim olan bir organ halindedir.

Ne Yazık ki kuruluşunun 98. Yılında görülüyor ki ‘Cumhuriyete uygun bir anayasa’ dan söz edemiyoruz artık. Cumhuriyet´in temelde çok özel bir özgürlükler sistemi olduğu, tahakküm ve dayatmaların, kişisel/zümresel baskıların, korkuların ve zulmün bu sistemde yer alamayacağı hedefinden de sapılmış bulunmaktadır.

Çözüm Var mı? Elbette vardır. 2023  seçimlerine, bugün sürüp giden nafile “Ülkeyi kim yönetecek” çekişmesini bir tarafa bırakıp,  ÜLKE NASIL YÖNETİLMELİ  sorunsalına yanıt arayacak bir önemli fırsat olarak bakmalıyız. CUMHURİYET YENİDEN denilerek, daha ileri bir parlamenter sistemi, bunun yanı sıra elbette YARGI erkinin siyasal ve kişisel etkilerden arınmış bağımsız konumunu tekrar  yaşama geçirecek  bir “ANAYASAL DÜZEN” in kurulmasına olanak sağlayacak bir TBMM çoğunluğunun sağlanması hedefine kilitlenme zorunluluğu ortadadır. Unutulmamalıdır ki sistemin başına kim getirilirse getirilsin, bu düzen değişikliği de başarılmadan Cumhuriyet Rejimi’nin güvencesi sağlanamayacaktır.  "

(vş)


Haber Kaynak : ÖZEL HABER

Gaziantep'te Gezilmesi Gereken Tarihi Mekanlar

30 Ağustos coşkusu Çukurova’da yaşandı

TMMOB İKK,‘Ülkede, Bölgede, Dünyada Barış’ Her Zaman Şiarımız Olacaktır"

ÇGC,‘Bağımsızlık tutkumuz hiç bitmeyecek’

Prof. Dr. Süleyman İrvan:“Basılı gazeteciliğin bittiğini ilan etmek durumundayız”

“30 AĞUSTOS; DÜŞMAN DEVLETLERE ŞAPKA ÇIKARTTIRAN BÜYÜK ZAFER”

TGF "30 Ağustos, Türk Milleti için varlık nedenidir"

ÇGC,“Hür doğup hür yaşamak çok önemli”

30 AĞUSTOS ZAFERİNİ KAZANAN BAŞKOMUTAN DEMOKRATTIR; O'NUN CUMHURİYETİNİ YIKMAK İSTEYENLERİN DEMOKRATİK MEŞRUİYETİ YOKTUR

ÇYDD Türkiye Cumhuriyeti'nin 100., Büyük Taarruz'un 101. yılını Afyonkarahisar'da Kutladı

ULUSAL VE YEREL MEDYADA ZAFER BAYRAMI SERGİSİ DÜZENLENİYOR

26-30 AĞUSTOS 1922 BAŞKOMUTANLIK MEYDAN MUHAREBESİ:KUTSAL SAVAŞ

Ankara'dan Uçakla Günübirlik Ziyaret Edebileceğiniz Şehirler

KAYMAKAM ATAMALARI GERÇEKLEŞTİ

ÇYDD'DEN AFYON BULUŞMASI

Jeoloji Mühendisleri Odası'ndan deprem açıklaması

JMO’dan “17 Ağustos 1999 Depremi” Açıklaması

ÇGC’de kaynaşma yemeği

TGC: "Gazetecilik tutukluluk nedeni olmaktan çıkarılmalıdır"

ADANA BAROSU’NDAN ‘HAK İHLALİ’ İDDİASI

Enerjisa Enerji ve TEMSA’nın Oyungezer Otobüsü Deprem Bölgesinde

  • BIST 100

    9716,77%-0,05
  • DOLAR

    32,47% -0,17
  • EURO

    34,91% 0,40
  • GRAM ALTIN

    2434,93% 0,50
  • Ç. ALTIN

    3991,84% -0,04
  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false